I
Baharın her açan goncasıyla tebessümler belirse içimde…
İhtiyar zaman gelip yakalamasa beni, tutmasa yakamdan, koşup gitmesem şuh emellerin arzulu seslenişlerinin, uzakların çağırışlarının ardından…
Kainatın içseslerini, bedbinliklerle yoğurarak getirmese kurbağalar, bed sesleriyle…
Kör olsam görmesem tipiye yakalananları, çamurlara saplananları, gri bulutlarla sarmalananları, itişe kakışa yaşayanları… Izdıraplı benliklerini, koca gövdeli, yıkık gönüllü kadirbilmezlere satanları…
Duymasam talihsizlerin iççekişlerini, homurdanan zalimleri… Martıların çığlığından, ayışığından, aşktan vazgeçenlerin ah edişlerini…
Sevmesem İstanbul olamamış şehirleri, ne idüğü belirsizleri… Eylül akşamları gibi gömleğini sırtımıza atıveren sessizliği…
II
Şimdi şeytanlar raksediyor buralarda… Sevdalı gönüller kara leçekler bağlıyor… Aşılmaz duvarlar, kapkara bakışlı tuzaklar, geçit vermez kapılar bağdaş kurmuş önümüzde…
Heyhat… Vuslat gülümsemesiyle gelir mi ki fecir…
Anneler ninniler söyler mi bebeklerine artık…
Gören ama bakmayan, giden ama yürümeyen, esen ama titretmeyen, anlatan ama konuşmayan, boğuşan ama yenilmeyen bir kaderin tamahkar elleriyle savaştayım şimdi… Azabım oldu şimdi hayatım…
Günler geliyor, alıyor ve gidiyor beni buralardan… Ve fakat cehennem sıcaklı bu yılan ovasına dökmüyor ağusunu bir türlü…
Kurtarmıyor bizi günler, kulakları bizim çığlıklarımızdan çok önce kapandığı için duymuyor bizi ve nefeslerimizi… Teskin etmiyor bir türlü medet bekleyenleri…
Mağrurluğumuz yanımıza kâr kalıyor buralarda…
III
Ölüm…. Aşk, hüzün, endişe, sevgi, tereddüt, ıstırap, mutluluk, keder, isyan, heyecan, kızgınlık belki de yalnızlık…
Ne bileyim, gözleri tuhaf sihirli ışıklarla parlayan, kalplere davetkar ışıltılar gönderen isyan kuşlarımızın son mekanları belki de… Yeryüzü ile sonsuzluk arasında asılı duran, nağmelerle sarmalanmış nurdan bir burç belki de…
Ve yokoluş… Korkunç heyulalar arasında sıkışıp kalmış ulvi duyguların katili. Ruhun derinliklerindeki uyanıklığı gaflete sürükleyen bir dinsiz…
Düşüncelere, düşlere çöküveren yakışıksız fırtına…
Ve şimdi yokoluş zamanı…