“Aldı benüm gönlümi n’oldugum bilimezem
Yavı kıldum ben beni isteyüp bulımazam”
Yunus Emre
Bahar yitikçiler çarşısıdır. Baharda öten her bülbül, kırmızısı yalazlanan her gül bir yitirişi dillendirir. Binbir cazibeyle arzıendam ederek gönlümüzü çelen harikuladelikler, bir güzelliğin içinde bizi tutmaktan çok, kaybettiklerimizin işaretlerini taşırlar. Bundandır, bahar aklını alır başından gider insanın.
Baharın güzellikleri, kopup geldiğimiz asli güzelliğin izlerini taşır. Evrendeki tüm güzellikler, varlığın ve insanın adı anılmayan zamanlarda içinde bulunduğu Hiç’likten gelir. İnsan varlık kokusunu almadan önce bir hiçliğin içindedir. O hiçlik, varoluşun bulaştığı bağımlılık ve bağlılık taşıyan her tür yoksunluktan uzak yâr kucağıdır. Hiçbir şeyin yoktur, hiçsindir, hiçtesindir lakin yârin şefkatli sarmalayışlarında her şey senindir. Hiçlikten oluşa atıldığında insan, her şeyin ortasında, her şeyle malul ve her şeye muhtaç bir yoksunluğa düşer. Mahrum eden bir hiçliktir bu; zengin bir fakirleşme. Vatandan uzakta bu gurbet yolculuğu her şeye bağımlı ve muhtaç kılar âdemoğlunu. Dünyaya, dünyadaki şeylere, everene bağlı ve bağımlısındır, kendi kendine akıp duran suya bağımlısındır. Ayaklarının altında çiğneyip geçtiğin toprak olmasa yaşamının sürmesi imkânsızdır. Ya o, hiç ortada yok gibi süren “hava” dediğimiz şey olmasa nefes alıp veremezsin. Anlaşıldığı üzere bunlar olmadan yaşayamazsın, varlığın her şeye bağlı ve bağımlıdır. Bunlar olmadan sen bir hiçsin. Yine hiçliğe gelip çattık gördün mü; insanın varlığı da aslında bir hiçliktir yani. Oysa bu bağlı ve bağımlı yoksunluk öncesinde insan Varlık’ın tüm güzellik ve imkânlarını içinde taşıyan mutlak Hiç’liğin içinde, her şeye ve her türlü güzelliğe sahip olarak vardır. Bu Hiç’lik yoksunluk yurdu değil, her şeyin içinde, içinde her şeyle bulunduğun tam bulunuşun olduğu yerdir. Yâr’in aguşunda huzurla ve sevgiyle ve tam sevilişle baş koyduğun asli vatandır Hiç’lik yurdu. İşte insanın “kendi” olarak bulunduğu asli vatanı bu mutlak Hiç’lik yurdudur. Oluş kokusunu alıp varoluştalık sevdasına düşünce insan, yurdundan ayrılmış, gurbete düşmüştür.
Yârden ayrılık ağyarın eline düşüp oyuncak olmak demektir. Yurttan ayrı düşüş de, kendi evinde kendin gibi olmak imkânını elinden aldığından yad ellerde kendini de kaybeder insan. Evinden, barkından ve dahi kendinden uzakta yaşayan göçmen, her şeyi özenle yapsa, hayata istekle tutunsa bile bunlar onu kendine getirici şeyler olmaz. Kendinin de sılasında yaşayan kendinden geçmiştir bir kez. Kendinden geçiş hiçbir şeyi “kendinde” göremez hâle getirir. Hiçbir şey hazır ve nazır değildir, üstelik her şey yabancıdır.
Yurttan ayrı düşmüş, kendinin de sılasında yaşayan göçmenler, yurttan her sese soluğa hasret yaşar dururlar. Her gördüğü güzellikte, her gördüğü açıklıkta, her iz ve işarette yurttan bir esinti arar durur göçmenler. Bu iz ve işaretlerin, bu kaybedilen kayıpların gaybında, gıyabında bir şefkatli kucak ararlar. Yârden, yurttan ve kendinden ayrı düşmüş göçmenlerin özleri özler [ereignis-aletheia]. Bu sebeple göçmenler, varlığın özgüleyici açıklığında [ereignis-aletheia] dururlar. Açıklığın basit, yalın ve şefkatli yakınlığında yol alırlar. Açıklık ayrılık izlerini koruyarak, kendi üzerine kapanarak gizi gizler. Açıklığın gizi çeker bizi. Henüz açılmamış patikalardan, basılmamış topraklardan geçeriz. Yârden geçmişiz biz bir kere, daha neden geçmeyiz ki? Lakin buradan yurda ve yâre giderken de eli boş gidilmez ki?
Yad ellerden, gurbetten yâre götürülebilecek en güzel hediye, kaybettiğin kendini bularak, kendine gelerek, kendin olarak gitmektir. Bütün bağ ve bağlılıklarından kurtulmuş, ağyardan yoksun ama yalnız kendin olarak gidilir yârin yurduna. Kendinden başka her şeyi üstlenerek, kendinden geçmiş bir şekilde çıkılmaz yârin huzuruna. Ağyarın pençesinden kurtulmuş, bütün bağ ve bağımlılıklardan azade üryan bir vaziyette, yalın hâlinle diz vurup yüz sürmelisin yârin diyarına. Gurbette, asli güzelliklerin kaybında, kendinin gıyabında seni kendinden geçiren her şeyden kendini kurtararak kendine gelmelisin. Kendine gelince insan, ağyar gider yâr kalır.