Hep bıçkın delikanlılar gelirdi.
Karasevdalılar.
Çapkınlar.
Şair onlara, onların adına gazel yazar, akçesini alırdı.
Sonra unuturdu da yazdığını.
Sattığı şiirlerin hiç birini divanına koymaz, hayatında kes kopyala yapıştır olmaz, azla kanaat eder, geçinir giderdi.
Bir gün örtünmüş bürünmüş bir taze geldi.
Parmak hesabı bir dörtlük istedi.
Akçesini tezgâha koydu.
Şair yarın öğleyin gelmesini söyledi tazeye.
Yarın oldu, yarınının yarını oldu, yarınının yarını oldu, gelmedi taze.
Zati unuttu.
Aylar sonra çıktı yazdığı dörtlük kâğıtlar arasından.
“Atını yaban ellerde doldurdun
Beni görünmez yaradan öldürdün
Bundan gayrı bağda baykuş göresin
Senin için açan gülü soldurdun”