Yazarın ‘bütün’ eserlerini yeninden yayınladılar.
İlk baskıların tıpkıbasımlarını yaptılar.
‘Tüm yapıtları’ adıyla eleştirel basım külliyatını edebiyata ‘kazandırdılar’
Yazarın yaşamöykülerinde zikredilmeyen, yazarca yok sayılan kitaplarını keşfettiler, onları da külliyata dâhil ettiler.
İlk mektepten son mektebe okul fotoğraflarını, evraklarını derleyip topladılar, ilk işten askerliğe, son işe kadar nerede bulunmuş, nerede çalışmışsa belgelediler.
Dergilerde, gazete köşelerinde kalan ürünlerini gün yüzüne çıkardılar.
Terekesinde yayımlanmamış ne kadar metin varsa okuyucuyla buluşturdular.
Hakkında yazılanları, söyleşilerini buldular, dizdiler, işlediler, notlandırdılar.
Kütüphanesinden, yazdığı metinlerden okuduğu kitapların listesini çıkardılar.
Sempozyumlar düzenlediler.
Armağan kitaplar çıkardılar.
Adına enstitü kurdular.
Yüksek lisans ve doktoralarla yazarın dünyasını didik didik ettiler, anladılar, anlattılar.
Evini müze yaptılar.
Yazara dair ne varsa; dünyanın kaç diline tercüme edilmişse eserleri onları da, daktilosundan piposuna kadar eşyalarını müzede görücüye çıkardılar.
Yazar hakkında bilinmedik, bulunmadık hiçbir şey kalmadı.
Mı?
Ya benim dün hurdacıdan aldığım yazara ait hiç bilinmeyen deftere ne demeli?
