Her çiçek bir yaradır içimizde… Bahçelerden eksik yanlarımıza sızı ırmakları akar; sızıdan ırmaklar… Sızıdan şehirler yaparız; kapıları sarmaşıktan görünmeyen saklı şehirler… Aşk kapımızda zehirli sarmaşıktır; yolu şehrimize düşmeyenler inceliklerden nasipsiz kalırlar. Aşk kalemiz, bahçemiz, sarmaşığımız, zehrimiz, masallar bağışlayan büyücümüz…

Aşktan gayrı hiçbir şey büyüleyemez ruhumuzu…

Şehrimizin sokakları her an tazelenir; her bakışımız yeniden mamur kılar o bahçeyi. Yaşamak yalnızca o bahçede(elbette, “Itırlı/Kokulu Bahçe” de evimize aittir…) anlam kazanır. O bahçede öğreniriz bir ağaç olmadığımızı; renkli bir kuş, yeni doğan bir kuzu olmadığımızı. O bahçeden biliriz ki hayat bildiğimiz gibi değildir; bilmediğimiz gibi de. O bahçeye kadınlardan açılan yüreğimiz ifşası ölüme çeken esrarlı dünyalara açılır, yeni bahçelere… Aşk’ın ilk halinden yalın haline bir yolculuktur çıktığımız; yalım haline…

Ruhumuz yandıkça bir ruhumuz olduğunu anlarız. Dayandığımız her yolculuk bizi yüreğimizin saklı bahçelerine götürür. O yolda, yolda kalmak bile bir basamaktır; hayatı yaşanmaya değer kılan anlamlı bir adımdır.

Cennetin göbeğinde cehennemi yaşadığımız olur. Ateşle dans ederiz, ateşle sevişiriz, ateşten düğünler kurarız rüyalar içre… Dünyalık dediğimiz şey; kül yığını giysilerimiz, külden kulelerimiz/evimiz…

Sahi, bir evimiz var mı yüreğimizden başka? Ödün evlerde yaşıyoruz; giysilerimiz altında, bir açtı altında, bir gökyüzü altında… Sığıntı olduğumuzu bilmemiz hakikati değiştirmiyor. Aşka tutunuyoruz ve adına yaşam diyoruz. Yangınlar çekiyoruz üzerimize varlığımızı anlamlı kılmak için.

Yanmadan arınmak olmuyor kardeşlerim. Yıkanmak, “soyunup duş almak bahar sevinçleriyle” yetmiyor. Dilimizi ateşe sürmeden anlayamıyoruz aşk nedir. Ateşten kanatlar ediniyoruz havalanmak için. Yürüsek topuklarımızdan dumanlar çıkıyor. En hafif halimizle, alışkanlık gereği, “Niye beni ateşlere yandırdın?”… “Yandım ateşine su Leyla, Leyla” … türküleri söylüyoruz. Vücudumuz şehri odlara yanmasa da…

Alan dışı parantez:
(Adınız Çiğdem olabilir. Çiğdem, Tanrım, ne güzel isim. Adınız Nergis olabilir. Anneniz koymuştur. “İç”imiz ve “güdü”müz birleşerek kızların nergis olması gerektiğine karar vermiştir.Adınız Lale olabilir. Lale? Lale devri olmasa da, insanı sarhoş eden bir tarafı var lalenin. Adınız Manolya olabilir. Olsun, iyidir.Adınız Yasemin olabilir. Reyhan da olabilir. Yakışır.Adınız Çiçek olabilir. Gül de bir çiçek olabilir.Adınız Gül olabilir. Ne diyelim; “Gülü tarife ne hacet ne çiçektir biliriz”)

Her çiçek bir yaradır içimizde. Tanrım, yanlarımızda sızılar var, güzel sızılar…

%d blogcu bunu beğendi: