On sekizinci katın balkon demirine dayanmış, aşağı bakıyor.
Hem de nasıl bakıyor.
Bir kırlangıç dünyayı umursamadan uçuyor.
Hem de nasıl uçuyor.
Yan dairede bir çocuk çığlık çığlığa ağlıyor.
Hem de nasıl ağlıyor.
Mutfak kapısı açık, musluk şıp, şıp, şıp, şıp…
Kafasının içinde bir musluktan eriyik madenler damlıyor.
Atlasa.
Atlasa mı?
18 katı düşene kadar geçireceği korkuya dayanabilse atlayacak.
Atlayacak mı?
Git şeytan başımdan diyor, musluğu açıp yüzünü yıkıyor, dönüp balkonun kapısını sımsıkı kapatıyor, annesini arıyor.
Alo kuzum!
Annesinin sözcükleri on sekiz katın mesafe korkunçluğunu, kırlangıcın keskin uçuşunu, çocuğun çığlığını, aklındaki musluğun ateşten damlalarını çiçekle mi yıkıyor ne, bu bahar havasında sokağa inip başıboş dolaşmak, ne güzelsin dünya demek için giyiniyor.
O kadar da değil.
Balkona çıkıp hoşça kal güzel dünya da diyebilir.