Yoldan bir Çinli alıyorum.
Kahveye giderken yoldan bir Kızılderili alıyoruz, Amerika keşfedilmemiş, olsun, alıyoruz.
Üç dilsiz kafadarı oynayarak yürürken yoldan bir Magripli alıyoruz.
Masa hazır.
Batak keşfedilmemiş olsun, biz bir masa kurup batağa oturuyoruz.
Kahve diller ve ırklar mahşeri.
Dört el batak, tekli, dörtten açılıyor, dördümüz farklı alfabeyle çetele tutuyoruz.
Anlamasak da anlıyoruz birbirimizin yazdığını.
O sırada ekranda canlı yayında, Attila, Roma’ya giriyor.
Kahvede herkes oyunu bırakıyor.
Çinli masanın üstüne çıkıyor.
Kızılderili elini alnına koyuyor.
Magripli koşup ekranın önüne geçiyor.
Ben uyanıyorum.