Abdulbaki Gölpınarlı, bindokuzyüzseksenbir yılının yirmibeş ağustosunda, Salı gününün akşamı, yatsı namazının son secdesinde alnını koyduğu Necef taşını gözyaşlarıyla ıslattı. Üçyüzaltmışbeş gün sonra ölecekti. Sağına selam verdi, soluna verdi, elleriyle yüzünü sığadı. Karşısında Ömer Hayyam belirdi. “Açılmaz kapıları açmamız mı gerek? / Dünyada insanca yaşamanız mı gerek? / Bırakın öyleyse iki dünyayı birden: / Ey ölü canlılar, canlar uyanık gerek!” dedi. Gölpınarlı, “bu nasıl mümkün olacak?” diye sordu. Hayyam, “durmaksızın şarapla durmaksızın şarapla” dedi.
Son Yazılar
Arşivler
Etiketler
Abdullah Harmancı
Ali Güney
ali Sali
Ali Ömer Akbulut
aylık dergi
aşk
cahid efgan akgül
cahit zarifoğlu
Erdal Noyan
Erdal Çakır
fantastik
gitar intikamı
günlük
hasan yılmaz
Hüseyin Akın
insan
ismail karakurt
kan
kitap
kırağı dergisi
kısa kısa söyleşi
mavera
mavera dergisi
mehmet aycı
Mehmet Kahraman
Metin Erksan
mustafa özçelik
Nusret Özcan
onto yayınevi
röportaj
Sadık Yalsızuçanlar
Sinan Özdemir
sinema
Suavi Kemal Yazgıç
tayyip atmaca
tren
yaşar akgül
yedi güzel adam
yeni devir gazetesi
yunus nadir eraslan
çocuk
şahin taş
şair
şakir kurtulmuş
şiir