Abdulbaki Gölpınarlı, bindokuzyüzseksenbir yılının yirmibeş ağustosunda, Salı gününün akşamı, yatsı namazının son secdesinde alnını koyduğu Necef taşını gözyaşlarıyla ıslattı. Üçyüzaltmışbeş gün sonra ölecekti.  Sağına selam verdi, soluna verdi, elleriyle yüzünü sığadı. Karşısında Ömer Hayyam belirdi. “Açılmaz kapıları açmamız mı gerek? / Dünyada insanca yaşamanız mı gerek? / Bırakın öyleyse iki dünyayı birden: / Ey ölü canlılar, canlar uyanık gerek!” dedi. Gölpınarlı, “bu nasıl mümkün olacak?” diye sordu. Hayyam, “durmaksızın şarapla durmaksızın şarapla” dedi.