Denk geldi.
Cenaze namazına ben de durdum.
Devletin pek çok kademesinde bulunmuş. Kılıcının her tarafı kesermiş bir zamanlar. Şimdi kır saçlı gözlüklü, tıraşlı yorgun gülümseyen fotoğrafı yakınlarının ve hayatta kalan arkadaşlarının yakasında. Bir avuç canlı cenaze olarak iyi biliriz dedik. Allah affetsin namazda aklıma “Ağa olsa paşa olsa bey olsa/Yakasız gömleğe sarılır bir gün” dizeleri geldi, onları da okudum.
Tanımadığım yakınlardan ayrıldım.
Saklı kahveme geldim.
Garson kızcağız çok şekerli kahvemi ve limonlu suyumu sormadan getirdi.
Masaya bir yeşil elma koydu.
Öleceksin.
Anlamadım.
Af edersiniz sesli düşünüyordum da.
Bana öleceksin dediniz, dedi.
Hepimiz öleceğiz dedim. Size söylememiştim. Ayrıca siz de öleceksiniz.
Doğru da dedi, bağlamı?
Bağlamsız da ölüyoruz dedim.
Onun için yaşıyoruz ya!
Boşları almak için eğildiğinde saçları elmaya değdi.
Elma ürperdi.
Ben de ürperdim.