Öyle görünüyor.
Birkaç saatte zirveye çıkabiliriz yanılsaması.
On iki saat geçti, dizlerimize karasular indi, hava karardı, yarısına çıkamadık.
Kamp kurduk.
Çadırlarımızı açtık.
Nevalemizi yedik.
Uyuduk.
Üç kişiydik.
Üçümüzün de aynı rüyayı gördüğünü bilmiyorduk.
Kestirmeden gidelim dedi içimizde daha önce zirveye çıkan kişi.
Kestirme dediği yola girdik.
Şaşırdık.
Dönüp dolaşıp günün sonunda gece kaldığımız yere geldik.
Ben. Sen. O.
Öyle görünüyor.
İkimiz: Biz
İkiniz: Siz
Biraz uzaklaşın benden: Onlar.
Biraz uzaklaşalım senden: Yine onlar.
İnsan da öyle dedi, uzaktan yakın görünür, tanıdıkça, zirvesine ulaşmaya çalıştıkça dönüp dolaşıp aynı yere gelirsin.
Rüyalarımızı birbirine anlattık.
Aynı kelimelerle aynı cümleleri kurduk.
Beş dakika zaman verdik kendimize.
Üç cümleyle rüyalarımızın tahmin ettiğimiz yorumlarını söyleyecek, birbirimizden etkilenmeyecektik.
Üç ayrı yorum çıktı ortaya.
Sabah burayı terk edip bir an önce evlerimize dönmeyi, geziyi yarıda kesmeyi planladık.
O sabah hiç olmadı.
Ben: Ben
Sen: Ben
O: Ben
Öyle görünüyor.
