Gözlerimin önünden bir boz yılan aktı.
Usulca, tedirgin olmadan, çekinmeden aktı.
Vardı, irice bir taşın kuytusuna doldu.
Başını dikti.
Öylece baktı geriye.
Aktığını görmesem orada bir yılan var demeyeceğim.
Yerden bir taş aldım.
Iskalayacağıma emin yılana fırlattım.
Taş taşa değdi.
Yılan kıpırdamadı.
Sabahın bozluğunda aklımdan rüyamda gördüğüm ve hâlâ etkisinde olduğum yılanı çıkardım.
Dolmuşa bindim.
Herkesten önce açmalıyım pasajı.
Dolmuştan indim.
Yürüdüm.
Serinlik bir yılan serinliği.
Caddedeki az sayıdaki insan bir yerlere yetişmek için aceleci.
Pasaja geldim.
Rengi boz yılan rengi.
Anahtarı çeviriyorum.
Ensemde bir ıslık.
Boz yılan ıslığı.
Kapıyı açtım.
Kapatırken döndüm.
Karşı binanın beşinci katının balkonunda bir ceset.
Sallanıyor.
Balkondan asmış kendini.
İpi rüyamdaki boz yılan gibi geldi gözüme.
Gözlerimi ovaladım.
Bir daha.
Kaybolmadı.
Gayri ihtiyari yere baktım.
Asfalt.