Düşe kalka büyüyoruz ve bunun yaşı yok.
Sonu da.
Toprak üstümüze düşene kadar sürçebiliriz, budanabiliriz, yeni sürgünler verebiliriz.
Gözlüğün neresinden baksak dünya aynı dünya.
Gözlüksüz de.
Demişken…
Tabiri tarihçi/sahaf Ahmet Özcan’dan duydum.
‘Karikatürün resim yapması…’
Tek gözlüklü: Paris’ten ayağının tozuyla Beyoğlu’na inmiş bir Jön Türk.
Gözlüklü: Aynı Jön Türk rahlede Mushaf okuyan aksakallı bir tonton amcaya dönüşmüş.
Gözlük alnında: Hani pantolon askısıyla da tamamlanan resim, bir kalantor resmi.
Kafayı eğip gözlükle kaş boşluğundan baktığı da oluyor; o zaman soğuk, çekilmez bir nevaleye dönüşüyor. Toprak da yemez Allah bilir.
Güneş gözlüğüne, gözlüğünün markasına gelmedik daha.
Hâlbuki gözünde gram bozukluk yok.
Hepsi numaradan.
Yazar da numaradan.
Okuduğunuz bu yazıda.
Gururlanma ey okur, sen de.