Bir teyze vardı.
Sarışın uzun saçları vardı.
Boyatırdı belki, hiç boyanmamış gibi.
Saçları da şarkı söylerdi.
Sabah akşam lojmanın bahçesinde karşılaşırdım.
Şarkı mırıldanırdı yalnız olunca da, say ki konuşması da neşeli bir şarkı.
Çocuktum.
Benim yanımda da söylerdi, sabah okula giderken asansörde, dönüşte bahçede karşılaştığımda.
Adını Şarkılı Teyze koymuştum, içimde.
Yıllar sonra kitapçıda Reşat Nuri sorarken karşılaştım.
A, Şarkılı Teyze.
Biraz değişmiş.
Daha yaşlı, saçları bu sefer boyasız beyaz, bakımlı, kelimeler aynı kanat vuruşlarla çıkıyor.
Ona bendeki kendisini anlattım.
Kuşlar gibi, dedi.
Nasıl?
Sabah gün doğmadan ve akşam gün batarken hiç dinlemedin mi kuşları?
Dün dinledim.
