Fen Fakültesi’nin önü.
Havanın sıcaklığı kırkı aşmış.
Okulun önünde bir afet.
Baştan ayağa fizik, çaprazlama matematik, sağdan sola kimya, enlemesine biyoloji.
Okuldan çıkan her delikanlı şansını deniyor.
Birincinin önerisi:
Sen çekirdek tek başına; ben çevrende dönen elektronlardan yalnızca biri; sen kurtulmak istemezsen benden; ben usanmam çevrende dönmekten; aşkımızda denge olur; sakın ha, soysuz soygazlara yönelirsen deliririm; yörüngende kalayım ya da bırak çarpışalım.
İkincinin önerisi:
Aşkın sonsuz dereceden türevini almaya çağırıyorum sizi; birliğimizi teoremlerle kanıtlayalım; yabancı denklemlere değer vermezsen bire bir olabiliriz; ben kök, en polinom birinci dereceden; At eksileri bir köşeye; logaritmamız alınsın; sonsuzda bulunsun limitimiz; çözülmez olalım.
Üçüncünün önerisi:
(S) orbitali edindim bir adet; bu orbital yalnızca iki kişiyi alır; diğer sülükler dışarıda kalırlar; aramıza kimse giremez orada; kimse dokunamaz sana; bir sen, bir ben, bir de (S) orbitali; işte mutluluk evreni; hemen girelim.
Dördüncünün önerisi:
Aynı dalda sen yaprak, ben çiçek; baharda duyururuz nişanımızı; yazın yaparız düğünümüzü; güz gelince birlikte düşeriz toprağa; sarmaş dolaş çürürüz; organik takılamazsak, inorganik takılırız.
Kızın toptan cevabı: İmdaaaat!..