Bugün sahile giderken yine yıllar önce yaptığım kötülükleri düşündüm. Düşündükçe üzülüyorum. Üzüldükçe içime kapanıyorum. Kapandıkça dış açılıyor. Keşke hiç açılmasa. O kötülükleri hiç hatırlamasam. Unutmak ne güzelmiş. Bugün karım, sahilde otururken, yirmi bir yıl önce ortanca oğlumuzun Kuran kursundan bisikletle dönerken bulduğu terk edilmiş küçük ırk bir köpeği ikibuçuk ay sonra bir gece vakti Gölbaşı’nda berbat bir barınağın önüne nasıl bıraktığımızı anlattı. Benim kucağımdaydı, okşuyor seviyordum, bir de ağlıyordum. Sonra araba durdu, kapıyı açtım. Bıraktım. O kadar pisti ki barınak. Çevresi dikenli telliydi. Ama iri, saldırgan ve aç köpeklerle doluydu. Araba hareketlenince arkamızdan koştu. Köpekler de onun ardından. Bağırdı. Çığlık attı. Belli ki hakladılar zavallıyı.
Karımın boğazı düğümlendi. Gözleri yaşardı. Gözlerini kaçırdı.
Aklımı kaçıracağım gibi oluyor böyle olunca.
Köpeğin adını soramadım.
Sahi adı var mıydı?