Kızılay’dayız, gece yeni çökmüştü.
Lokantaya müşteri çekmek için çığırtkanlık yapan sevimli bir kızcağız gördük. “İşte bir yazı çıktı.” dedi Mehmet Aycı.
Hayat böyle kimileri çalışmak zorunda genç yaşta, kimileri eğlenmek gereksiniminde.
Algılar açık olursa konu bulmak zor değil.
Bir yazı konusu da benden: Çöp tenekesini karıştıran düzgün giyimli yaşlı bir adam.
İhtiyaçtan mı, rahatsızlıktan mı, ilgisizlikten mi, yalnızlıktan mı? Belki hiçbiri. İşe yarayanları alıp, ihtiyaç sahibi insanlar ve hayvanlar için değerlendirmek isteyen bir iyilikçi olamaz mı?
Birlikte çorba içerken aklıma Aycı’nın da bir yazı konusu olduğu geldi.
Çok okur, iyi yazar.
Arşivi zengindir.
Eskiden gazete de biriktirirdi. Ama hayatın kendi dayatıları var. Mekân dediğin sınırlı bir alandır. Gazete biriktirmeyi bırakmak zorunda kaldı.
İlginç bir eylem gerçekleştirdi yakınlarda.
Herkes başını sokacak yer ararken, o basılı mal varlığını koyacak yer peşindeydi. Kitaplarını, dergilerini koymak için bir ev satın aldı.
Sosyal yaşantısını da savsaklamaz. Çevresi geniştir.
Gece yaşantısına düşkündür. Geceleri yaşar dersek doğru söylemiş oluruz.
Yanlış algı oluşmasın; barda, pavyonda, kumarda değil.
Şöyle: Akşam kendini belli ettiğinde Kızılay’daki bir çayevinde arkadaşlarıyla söyleşir; gecenin ileri saatinde Necatibey’deki bir kahvehanede eğlencesine oyun oynar, gecenin geçkin vaktinde gittiği evinde uykuya yatmayıp, yazısını yazar ve okumakta olduğu kitabı bitirir; uykuyla buluştuğunda, kamu görevlileri masalarında sıkılmaya başlamış, öğrenciler ikinci derse girmiş olurlar.
Siz başka türlü bir gece yaşantısı mı sanmıştınız!
Aycı’nın düzeni bir günde, bir kitap okumak üzerine. Kırk yılda okuyacağı kitap sayısını belirlediğinde çok yetersiz bulmuştu.
Ne kadar çabalarsa çabalasın bir günde kesinlikle bitiremeyeceği kitaplar da dikkate alındığında açık iyice büyüyor.
Aynı konuya Abdülhak Şinasi Hisar da kafa yormuş Fahim Bey ve Biz’de.
Ancak kırk yılda okunabilecek kitap sayısını dokuz yüz altmış olarak hesaplamış.
Hisar’a göre o sayıya ulaşmak, “bu adam, azmini gevşetmese, yaz kış demese, hele hiç hasta olmasa, hiç seyahat etmese, tatil nedir bilmese, irili ufaklı, üst üste on beş günde bir kitap hatmetse” ancak mümkün.
Demek oluyor ki Aycı, Hisar’dan daha iyimser veya daha çabalı veya ikisi birden.