“İslamofobi: Batı Literatüründe İslam Algısı ve İslamofobi” isimli ilk kitabınız Onto tarafından basıldı? Neler hissettiniz?
Elbette çok keyifli ve bir o kadar da heyecan verici bir süreçti benim için. Bu kitabın yayın dünyasına yeni bir soluk getireceğini düşündüğüm Onto Yayıncılık tarafından basılması ayrıca kıymetli.
Ne zamandan beridir yazıyorsunuz? Bize yazma serüveninizden bahseder misiniz biraz?
Yazmakla aram her zaman iyi olmuştur. Elbette çalışma alanım olan uluslararası ilişkiler alanında yazılar kaleme alıyorum. Öte yandan akademik çalışmalarımın dışında ilgi duyduğum birtakım konularda da araştırmayı, yazmayı seviyorum. Bu konuda çok yönlü olduğum söylenebilir. Geleneksel tıp ve doğal yaşamla ilgili birtakım yazılarım var. Şu sıralar Laz kültürü üzerine bir yazı üzerinde çalışıyorum. Ayrıca çocuk edebiyatı ile ilgili bir çeviri projesi var aklımda.
Eş, dost, akraba haberdar mıydı bir yazar olduğunuzdan? Yakın çevreniz yazdığınızı ilk öğrendiklerinde nasıl tepkiler verdiler?
Esasında bu benim ikinci kitabım. Dolayısıyla yakınlarım benim yazma serencamımdan haberdardılar. İnsanın yazdığı şeylerin teveccüh görüp kitaplaşması hem kendisini hem de sevdiklerini gururlandıran bir şey. Nitekim yakın çevremdekiler de bu süreçte en az benim kadar sevindiler ve beni desteklediler.
İyi bir okur musunuz? Neler okursunuz?
Akademik çalışmalar yapan biri olarak okumamak zaten mümkün değil. Ama benim için okumak bir zorunluluk değil, daha ziyade bir keyif hatta belki de bir ihtiyaç. Alanımla ilgili inceleme, araştırma kitaplarının yanı sıra edebiyat benim için vazgeçilmez. Şiir okumayı çok severim. Yine öykü ve otobiyografi okumayı çok keyifli buluyorum. Kızlarım dünyaya geldikten sonra çocuk edebiyatı da ilgimi çekmeye başladı.
Favori şair ve yazarlarınız var mıdır? Kimlerdir?
Akademik anlamda okumaktan keyif aldığım isimler elbette var. Ama bu soruyu edebiyat çerçevesinde algılayarak yanıtlayacağım. Daha önce de belirttiğim gibi şiiri çok severim. Özellikle Yunus’un yalınlığına, Ahmet Haşim’in hüznüne, Cahit Sıtkı’nın yalnızlık ve ölümü ifadesindeki naifliğine, Ahmed Arif’in içtenliğine hayranım. Yine Behçet Necatigil’in ve İsmet Özel’in dizelerini okumayı çok severim. Sait Faik Abasıyanık ve Sabahattin Ali öykülerini okumayı her zaman keyifli bulmuşumdur. Anti-ütopya türünde Zamyatin’i severim. Otobiyografileri biyografilerden daha çok seviyorum sanırım: Edward Said, Nermi Uygur, Necip Fazıl gibi üstatların yaşamlarını kendi ağızlarından okumak oldukça keyifli. Saymaya kalkınca gerçekten de eksik kalan çok isim oluyor.
İlk kez kitap bastıracaklar için neler tavsiye edersiniz?
Yazar olmak, kitap bastırmak söyleyecek sözü olmak demek esasında. Sözün tesirli olması için özenli olmak gerek. Sadece bu sürece ilişkin değil, fakat yapılan her işte özenli olmak belki de en doğrusu.