Deli Seyfo, Karaca mahallesinden geçerken yolda oynayan çocukların taşlı saldırısına uğradı. Seyfo’yu gören çocuklar, yerden topladıkları taşları, can havliyle kaçan adama fırlatmaya başladılar. Başına, omuzuna, beline isabet eden taşlardan kaçarken çareyi, Zahireci Tevfik’in viraneye dönmüş konağına sığınmakta buldu. Çocuklar, birden gözden yiten adamı bırakıp geri döndüler. Seyfo, yıkık konağa sığınmıştı ama bu kez de, şiddetli rüzgâr ve gök gürültüsü başlamıştı. Hava birden bozdu. Deli gibi esen rüzgârdan, çakan şimşeklerin ardından dolu yağmaya başladı. Konağın çatısı tümden yıkılmıştı. Seyfo çaresizce, bir odanın köşesine sığındı, duvara sırtını yasladı, eliyle başını tuttu. Gök delinmişti sanki. İri dolu parçaları düştükçe, başına omzuna, ellerine çarpıp canını yaktıkça, içinden, “neden beni taşlıyorlar” diyerek sinirleniyor, öfkesi arttıkça da küfrediyor, bağırıp çağırıyordu. Az sonra yerde dolu birikti, beyaz bir tabaka oluştu ve hava yatıştı. Sâkinlenince uzanıp doludan avuçladı, taş olmadığını anlayınca, başını göğe kaldırıp, “Allah’ım fark edemedim, yanıldım, sözlerimi geri alıyorum, beni bağışla!”  dedi.

%d blogcu bunu beğendi: