Şair hayıt ağacı görmediğini yazdığında internet yoktu. Botanik kitaplarına da bakmamıştır. Belki hâlâ merak edip bakmamıştır.
-Bundan bana ne?
Bir yazar ağabeyimizin çayını içtik. Hindistan’dan yeni dönmüştü. Çinliler masa hariç dört ayaklı, uçak hariç havada uçan, denizaltı hariç her türlü deniz mahsulünü, yani yenilebilecek her şey yer dedi.
-Bundan sana ne?
Sonra ikimiz bir mantıcıya gittik. Patlıcanlı ve patatesli gözleme söyledik. Çubuk turşusu da vardı. Mantı da lezzetli mi lezzetli. Çıktık, kapının önündeki akasya ağacının dibinde çay içtik, tüttürdük.
-Bundan ona ne?
Japon ordusunda sahra hastanesi kavramı yokmuş?
-Bundan bize ne?
Türkler geline kına yakarlar. Gelini ağlatırlar. Kına gecesinde bir oynarlar, bir oynarlar.
-Bundan size ne?
Şurada kendi kendimize gelin güvey oluyoruz. Geyik yapıyoruz.
-Bundan onlara ne?
Yine de unutmayalım. Bu Çinliler tekin değil vesselam!