Yoğurt çiçeği derlerdi çocukken, o zaman da…
Her gün çiçekçinin önünden geçiyorsun yaz kış onlarca çiçek, bahar yaklaşırken içinde bir sevinç bir sevinç.
Her gün evden çıktığında, şehrin o kurtarılmış adacığında mevsimine göre çiçekler, düzensiz bir bahçe…
Ya erken karar veriyorsun bulamıyorsun, ya geç kalıyorsun.
Sonra da, papatya toplamaya geç kalmak diye biye bir başlık, aklında.
Beyaz yapraklar düşmüş.
Sarı başlar, başlıklar, kalan birkaç papatyanın yaprağı da elinde kalacak uzandığında.
Sevseydin, çok sevseydin, çok sevseydin, şımartsaydın onları, ne İkinci Dünya Savaşı çıkacaktı, ne toplumsal bozulmadan şikâyetin; Mata Hari casus olmayacaktı, Al Pacino gangster…
Papatyadan çıktık, evren açılmış bir papatya şimdi şiirde…