Çocuk dört Y harfi çıkardı.
Bir küçük l aralığında karşı karşıya dikti bunları.
Küçük l’leri çatala yerleştirdi.
Büyük I’ları mertek gibi dizdi.
Güneş geçirmesin diye büyüklü küçüklü bütün harflerle çatıyı örttü.
Terledi.
Mertekler arasından sarkan üst ucu ş’ye takılmış bir küçük ç’nin çengeline ceketini astı.
Gel keyfim gel sonrası.
Uyudu.
Bunu sen mi uydurdun dedim sıpaya.
Yok devenin başı dedi.
Üşenmedi.
Gitti bir kağıt getirdi.
Bir deve çizdi.
Hörgücüne az önce uydurduğu çardağı yerleştirdi.
Oldu mu dedi.
Oldu dedim.
Olduğunu nerden biliyorsun dedi.
Öyle görünüyor dedim.
Sen öyle görüyorsun, öyle değil dedi.
Sağ eliyle kağıdı çevirdi. Sol elini alta tuttu. Bir avuç harf döküldü.
Acıkmıştır dedi. Harfleri devenin ağzına götürdü.
Deve bir solukta bütün harfleri yedi.
Başını kaldırdı.
Kağıttan boşluğa bir deve başı yükseldi.
Yükseldi.
Yükseldi.
Yükseldi.
Parmağıyla bulutu gösterdi.
Bak dedi, bulut falı, deve başı çıktı.
Bunları rüyanda mı gördün dedim.
Ne rüyası dedi.
Yok devenin başı dedim.
Yaşından beklenmeyen bir hınzırlıkla güldü:
Seni çakal der gibi.
Biliyor musun dedi, çölde çakallar deveyi canlı canlı yerler.
Biliyorum dedim.
Belli dedi.
Elini uzattı.
Sökül!
Söküldüm.

%d blogcu bunu beğendi: