Hafta sonu görüşelim, dedim.
Olur dedi, mezarlıkta buluşuruz.
Kapıda beni bekliyor.
Dolaştık.
Bir mezarın başında uzun uzun okudu.
Ağır adımlara kapıya yöneldik.
Bilirsin dedi, eskiden hormon, sera bilmem ne bulunmazdı, her şey mevsimindeydi, anam bana yüklü, taze üzüme aş ermiş, zemherinin ortası, kapı çalınmış, karasından, morundan, beyazından bir file beyaz üzümle elinde, bize dayı düşerdi.
Bıraktı gitti.
Çocukluğumda yaşlıydı.
Pek kimseyle konuşmaz, sürekli aynı paltoyu giyerdi.
Yaz kış.
Biz sokakta oynarken sekiz elma çıktığını bilirim o paltonun cebinden.
Bildiğin palto cebi.
Evi barkı neresi, ne ile geçinirdi, kimse bilmezdi.
Buralarda, buralar dediği Altındağ, buralarda görünür, ona esrarkeşler bile saygı duyardı.
Yürüdük.
O konuşurken gri solgun paltolu biri geçti yanımızdan.
Fark etmedi.
İrkildim.
Bir sigara içimi bekleyelim dedim kapıda.
Göz ucuyla baktım.
Kendi mezarına gidiyordu.