Şiir geldi kelimeye dayandı. Kelime geldi emojiye dayandı. Hiyerogliflere gidelim. Eski Mısır’da insanlar duvarlara resimler çizerek iletişim kuruyorlardı. Hatta o resimleri bilim ve sanat dili olarak da kullanıyorlardı.
Şimdiki emojilerle neler yapabiliyoruz? Medeniyet çok mu ilerledi?
Aslında medeniyet çok ilerledi. Onu göremiyoruz artık.
İletişim hızlandı ama hızla da uzaklaştı aramızdan.
Sosyal medyada 24 saatini takip ettiğimiz insanları ziyaret etme gereği duymuyoruz artık. Neden ziyaret edelim ki? Ona soracak, ondan öğrenecek bir şeyimiz yok artık. Zaten bütün hayatını gözümüzün önünde yaşıyor. Nereye gidiyor, neler yiyor, neler yaşıyor her şeyini takip edebiliyoruz. Dolayısıyla hep onunla birlikteymişiz gibi bir duygu oluşuyor bizde.
Yıllardır görmediğim bir arkadaşımı, hasbelkader yolda görsem, hiç şaşırmayıp, selamlayıp geçeceğim gibi geliyor bana. Çünkü ona soracak bir şeyim yok. Size de öyle olmuyor mu?
Gerçekliği çoktan kaybettik. Duygularımız ne alemde?
Emojiler ifade edebiliyor mu hislerimizi? Ahmet çok mutlu hissediyor. Ahmet’in mutluluğu beni de mutlu ediyor mu artık? Zeynep üzgün hissediyormuş kendini. Zeynep omzunu yaslayacak bir arkadaş bulabiliyor mu? Bulabilseydi Zeynep kendini mutsuz hisseder miydi? Bir omuz emojisi bulsa rahatlar mıydı ona yaslanıp?
Daha vahim sorunlarımız, sorularımız var aslında.
Arakan‘a gidemiyoruz. Peki Arakan için yaşadığımız kahrı ifade eden bir emojimiz var mı?
Gazze‘de, Suriye’de öldürülen çocuklar için ciğerimiz parçalanıyor. Ciğerimizin parçalandığını gösterebilecek bir emoji bulunabilir mi?
Kudüs‘te ezanlar sustu. Öfkemizi hangi emojiye sığdıralım?
Eyleme geçemiyoruz. Hislerimizi gösterebilelim en azından.
Ne abarttın arkadaş diyen varsa, uygun bir emoji göndersin de bakalım.