Son yolcu olarak bindim, yürüdü.
Arka sıradayım.
Solumdaki kıza onun solundaki oğlan eski sevgilisinin tiyatrodan atıldığını anlatıyor.
Kendisine rol verildiğini de.
14 kişinin başvurduğunu da.
En iyisinin kendisi olduğunu da.
Sesinde pek tiyatrocu havası yok.
Müslüm çalıyor.
Müslüm onların pek umurunda değil.
Solumdaki kıza kahve veya tatlı ısmarlamasını söylüyor.
Kız pek fakirledim diyor.
Türk kahvesi yapabilirmiş.
İsterse.
Sağımdaki kadın şarkıya kısık sesle eşlik ediyor.
Şarkı değişiyor.
Yine eşlik ediyor.
Değişiyor.
Yine.
Şoför hem telefonda bir şeyler yazıyor, hem ördek avlıyor, hem kulağı inecek var sesinde.
Anıtkabir ağaçlarından kopan bir yaprak açık pencereden içeri giriyor.
En öneki kızın saçlarına takılıyor.
Sonra düşüyor.
7. Cadde girişinde iniyorum.
Elimde bir yaprak.
Bulka’ya oturuyorum.
Şekerli kahvemi söylüyorum.
Müslüm çalıyor.
Yaşlı yaprak eşlik ediyor.
Yalnız ben duyuyorum.
Kitabımı açıyorum.
Yaprağı kitabın okunmuş sayfaları arasına koyuyorum.
Hiç âdetim değilken fincanı ters çeviriyorum.
Oğlanla kız yan masaya oturuyorlar.
Kız tiyatrocuymuş.
Oğlan…