Dışarıda gürleyen baharı hakettin sen..Mor salkımlardan kopan tanelerin saçlarında uçuşmasını, taze toprak kokusunu hakettin..
‘Bahçende unutulmuş sarı güller olduğunu bilmiyordum..Unutulmuş sarı güllerin dökülen yapraklarının içini acıttığını; her adım atışta ayaklarının altında onları ezmek zorunda kaldığın için yüreğinde biriken suçluluk duygusunu bilmiyordum..Oysa seni uzun zamandan beri tanırdım..’
Tarihsiz, sahipsiz onca mevsimde konakladıktan sonra deli kokusuyla tenini kabartan baharı hakettin sen..Göğüs kafesinden azat ettiğin sinsi pişmanlıkların bir kumru kanadında masmavi gökyüzüne kaçırılıp sonsuzluğa fırlatılmasını hakettin..
‘Kendisine gülücüklerle yaklaşan tüm insanlara ürkek duran, ürkek bakan, ürkek kalp ritmiyle başını kanatlarının arasına gömen mavisini sarısına gizlemeye çalışan bir muhabbet kuşun olduğunu bilmiyordum..Odaları küçücük bu kulübe evde duvarları bilinmez bir sihirle sonsuzluğa döndürdüğünü bilmiyordum. Oysa seni uzun zamandan beri tanırdım..’
Kalemini ferah bir coşkuyla kağıdın üzerinde dansettiren bu baharı hakettin sen..Üzerinde hiç kapanmayan derin yaralar açan o yüzyıllar süren vahşi kıştan sonra içine güneşler doğuran bu baharı hakettin..
‘Ne garip, seni uzun zamandır tanıdığımı zannetmişim..’