Ayıbını mı gördü, aman bulaşmasın, kaç.
Sağ elinde sivilce mi var, elini sakla.
Çıban mı çıktı yüzünde, bakışından yüzüne sıçrayabilir ola ki patlayıp, bulaşabilir, gözlerini kapa.
NŞA iyi.
NŞA senden iyi yok.
NŞA koçum benim, sen şöylesin, sen böylesin, kim dizginler atını.
Şartlar birazcık anormal olunca, normal sular ararlar yüzmek için, normal barınaklar, evlerine kaçarlar.
Veremli misin, sokak değiştirirler, aman bana da geçebilir.
Yola çıkınca hastalansan yoldan geri dönerler.
Tamam dedim, uzatma, anlaşıldı.
Bir derdin var mı?
İstersen yemek yiyelim.
Çay içelim.
Yürüyelim.
Akçağ’dan kitap alalım.
Dilencilere bozukluk atalım.
Tutup İstanbul’a gidelim.
Camı taşlanacak birisi varsa taşlayalım.
Yok, be dedi.
Arada virgül yok.
Kocatepe’ye çıktık, ikindide arındık.
Sonra bir Adana…
Eve geldik.
Şevki Bey dinledik.
İyi geldi adamım, dedi.
İyi gitti.
15 yıl birbirimizi aramadık.
15 yıl sonra Sakarya’da gördüm.
Sarıldık.
Şevki Bey dinleyelim mi?
Bir güldü, bir güldü, büyüdüm artık dedi.
Dünyada her türlüsü var.
Lazım da hem…
Lazım dedim.
Tuz dedi.
Tuz dedim.
NŞA dedi.
NŞA dedim.
Neşesine diyecek yoktu.