Ankara’nın batı çıkışında bir villası varmış adamın.
Âlem de yaparlarmış.
Bahçesinde havuz da varmış.
Kaplumbağa da varmış.
Bağlı iki köpek varmış.
Bahçede bir yılan da varmış.
Çırılçıplak yılanla dans etmiş.
Yılancık çıkarır gibi iğrentiyle irkildim.
Yılansın, dedim.
Yalan mı dedi, söyledim.
Saçların karayılan.
Bu fuların da karayılanın boynunun altındaki kırmızı.
Bu kadar mı dedi gülümseyerek.
Gülümsemesi sarı yılan.
Yüzü çil yılan.
Sesi boz yılan.
Duşa girince de su yılanı olayım bari diye fingirdedi.
Geçen gazetede adamın vurulduğu haberini gördüm.
Gözümün önüne geldi:
Şöminenin önünde iki yılan dans ediyor.
Yılancık çıkarır gibi irkildim.
İçimden mesaj atmak geldi, seninkini haklamışlar diye, vazgeçtim.
Anlamış gibi üzgün ikonlu mesajı geldi.
Haberin bağlantısını da göndermiş.
Bir de yılan ikonu koymuş altına.
Başın sağ olsun yazdım.
Boş ver dedi, delilik çağımdı.
Akıllanmış gibi.
