Bende iki kitap var, çok değerli dedi.
Nerden biliyorsun dedim.
Eski dedi.
Her eski değerli değil dedim.
Dedemden kaldı dedi.
Deden kim dedim.
Balkan göçmeni olduğunu söyledi.
Kitaplar ne kitabı dedim.
Biri kitap biri defter dedi.
Kitap olan dedim.
Kuran dedi.
İyi dedim hatıra olarak saklayın.
Arada bir açar okursunuz.
Ertesi gün göstermeye getirdi.
Şirin bir yazma.
Ciltçiye götürmüşler.
Asıl cildi eski diye çıkarmışlar.
Kenarları eski diye tıraşlamışlar.
İplik cilt bile değil, adi tutkalla yapıştırma.
Defter olanı bereket duruyor.
İçinden bir mani okuyabildim.
“Bu dağları düz ettim
Geceyi gündüz ettim
Manastırlı Güllü’nün
Memesinde iz ettim”
Al götür bunları sakla dedim.
Para etmez mi dedi.
Eder dedim.
Kaç eder?
Bilmem?
Sana daha uyguna veririm.
İnat ettim.
Almadım.
Aklıma geldi birden.
Ebenin adı ne?
Hangisinin?
Kitabını satmaya çalıştığın dedenin karısının?
Güllü.
Allah rahmet eylesin.