Yazın yoktu.
Kış geldi, rastlamaya başladım.
Nerdeyse her akşam görüyorum onu.
Sakarya Caddesi’nden Necatibey’e geçiyorum.
O saatlerde üst geçit tenha oluyor.
Beni görür görmez asılıyor zurnaya.
Bizim güneyin abdallarına benziyor.
Bir lirayı önündeki karton kutuya atıyorum.
Sağ ol baba dedikten sonra daha bir iştahla yanaklarını şişiriyor, daha bir iştiyaklı çıkıyor zurnanın sesi.
Genelde saat sekizle on arası.
Merdivenleri inip birkaç adım atınca, eğer arkamdan biri gelmiyorsa zurna da susuyor.
Geçenlerde Ankara Sibirya soğuklarına maruz kaldı.
Dışarıda it bağlasan durmaz.
Bizimkisi yine oradaydı.
Yine aynı hava, aynı üst baş, aynı yüz ifadesi.
Dün geçerken, hava soğuk ya bir de köpek gördüm üst geçitte.
Melül mahzun bakıyor.
Zurna da hüzünlü çaldı.
1 lira.
Üst geçit safi keder.
Köpeğin gözleri de.
Önce ekmek parasını çıkarıyor bizin abdal, artanı şarap parası.
Muhtemelen.
Üşümüyor musun dedim bir gün.
Seslenmedi.
Bizim Selçuk Azmanoğlu, abi dedi, onun çektiğini sen çeksen alimallah üstündekini de çıkarırsın.
Derdini saymıyoruz tabi…