Bir kurşun kalem.
Dünya bir beyaz düzlük de üzerinde dikine duruyor.
Gökyüzü de bir mavi düzlük.
Kızıl, tülden bir elbisesi var.
Kurşun kalemin açık ucunda akrobasi yapıyor.
Aklına öyle şiirler geliyor, öyle şarkılar geliyor ki uçuyor.
Kendi de uçuyor.
Tüyden hafif.
Eğildiğinde gövdesi kalemin açılmamış yerine bile yetişmiyor.
Kendinin de hayret ettiği bir güven, bir neşe, bir sakinlik var kendinde.
İnip, kalemi alıp, mavi düzlük yeryüzüne aklına doluşan, konuşan, üşüşen şiirleri, şarkıları yazmak geliyor da, canı bir türlü dansın sona ermesini istemiyor.
Allah’ım bu bir rüya olmasın diyor.
Bir rüya olmasın.
Bir rüya olmasın.
Sessiz, ilk defa kendisinin duyduğu, anladığına kendisinin de şaşırdığı bir dille, üzerinde dans ettiği kalem ucu yaşadıklarının bir rüya olduğunu söylüyor.
Kalemi susturmak için ağzını kapatacak ya, birden uyandı.
Annesine anlatıyor.
Yazar olacaksın kızım.
Kızı yazar oldu.
Kim olduğunu ben söylemeyeyim, dünya edebiyatının büyüklerine bir bakın, mutlaka çıkaracaksınız.