Garda yaşardı.
Akşama değin, İstanbul’dan gelen ve İstanbul’a giden Başkent, Kurtalan, Doğu Ekspreslerini, Mavi tireni bekleyenlerin arasında dolaşır dururdu.
Gece ya yük vagonlarının birinde veya bekleme salonunda; yaz ya da kış fark etmez kalınca bir söğüt ağacının altındaki bankta uyurdu.
Başında, tepesi kırmızı, önü ve yanları siyah eğri büğrü, kirli şapkası; boynuna asılı düdüğü, rengi kirden dönüşmüş siyah takım elbisesi, yakası yırtık ve kirli beyaz gömleği, bir o kadar berbat gıravatı, elinde bir yanı yeşil diğeri kırmızı diskiyle, bekleyen yolculara arkadan sessizce yaklaşır,
“gelmeyecek” derdi.
Yolcu dönüp bakar, şaşırırdı.
Ondan ayrılır, başka bir yolcuya yaklaşır,
“gelmeyecek” derdi.