Kadın yürüyor, yürüdükçe birkaç adımda bir kart dökülüyor yere.
Bildiğimiz tele-kartlar.
Amcanın birisi, gözleri de tam seçemiyor, birini aldı.
Yetişmeye çalışıyor kadına.
Soluk soluğa yetişti.
Kızım senden düştü bu.
Kız amcaya bir şeyler söyledi.
Sakarya esnafından gülüşenler oldu.
Gülüşenlere bakarken, masada bir şair arkadaşımı gördüm.
Demleniyordu.
Selam verdim.
Utandı.
Utanacağını bilsem selam vermezdim.
Bazen bizim Murat’ın yanına oturur, harabat ehlinin hallerine tanık olur, kahvemi, neskafemi içer ayrılırdım.
Kimse görecek diye bir kaygım olmazdı.
Demlensem olur muydu acaba, sanmam.
Demlensem demlenirdim.
Belki de olurdu.
Neyse kartlardan birini aldım.
Kartın üzerindeki resme baktım.
Kart döke saça giden kadına baktım.
Midem bulandı.
Kitabımın arasına koydum.
Kitabım kendini iyi hisseti.
Ben mi?
Bilmem.