Mehtap ve Sefer Kayaoğlu kardeşler, Üsküdar FM’de “Yüzleşme” isimli bir program hazırlayıp sunuyorlar. Ele aldıkları konular kadar, tarzları da her kesimden dinleyiciyi frekanslarına çekiyor. Yaşadıkları sıkıntılara, içinden çıkamadıkları problemlere bir çözüm yolu bulacaklarını bilen dinleyiciler, kısa zamanda Perşembe akşamlarını iple çeker oldu. Onlar ise dinleyicilerinden aldıkları güçle, daha iyi iletişim kurabilmenin yollarını arıyorlar. İleride bir Fun Club kurmanın planlarını yapan Kayaoğlu kardeşler, internet üzerindeki “yuzlesme@mail.com” adresiyle de dinleyicilerine ulaşıyorlar. Kayaoğlu kardeşlerle, radyoda kişisel sorunların konuşulduğu bir program hazırlamanın zorluklarını, gerçek anlamda “yüzleşme”nin nasıl olacağını konuştuk.
Mehtap: 1972 Çorum doğumlu. Bir talihsizlik sonucu yükseköğrenimine Konya Selçuk Üniversitesi’nde başladı. Bölüm birincisi olarak Marmara Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık bölümüne yatay geçiş yaptı. Yurt FM’de iki yıl boyunca “Radyo Danışma Merkezi” isimli bir program hazırladı. İki yıl süren master çalışması için radyoya ara verdi. Çeşitli radyo ve TV programlarına uzman psikolog olarak katılarak dinleyicilerinden uzaklaşmamış oldu. Çeşitli vakıf ve derneklerin hazırladığı seminerlerde, anne çocuk ilişkisi üzerine konferanslar verdi. Halen özel bir kolejde Rehberlik hocalığı yapıyor.
Sefer: 1975 Çorum doğumlu. İlk ve orta okulu Çorum’da tamamladıktan sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Bilim Tarihi’ne kaydoldu. 7 yıldan bu yana öğrenim gördüğü bu okuldan, önümüzdeki 10 yıl içinde mezun olmayı ve kendi alanında bir rekora imza atmayı planlıyor. Yayıncılık macerasına 1991’de Şafak Dağıtım’da başladı. Bir dönem, bir şirketin Halkla İlişkiler Müdürlüğü’nde görev yaptı. Yurt FM’in kuruluş döneminde uzun soluklu bir programa imza attı. Programa sponsor bulmak için geldiği Yeni Şafak gazetesinde, kendini abone sorumlusu olarak buldu. Birkaç gazetenin de abone dağıtım organizasyonuna adını yazdı. Ekonomi ve haber kanalı olan 9. Kanal’da Ana Haber Bülteni Editör Yardımcılığı yaptı.
Radyoya kişisel ya da toplumsal sorunların üzerinde durulduğu bir program hazırlama fikri nasıl doğdu?
Mehtap: Daha önce Yurt FM’de buna benzer bir program yapmıştık. Orada bize teklif edilen “Radyo Psikoloğu” tarzını, etik kurallarına aykırı bulduğumu ve radyoda terapi yapılamayacağını söyleyerek kabul etmedim. İnsanları terapiye gitmeye zorlayan şeyler, kişilerin sahip oldukları bir takım insani özellikleri yitirmeleri ve bunun vicdani sıkıntılar doğurması. Biz burada, sıkıntısını dile getirenlere öneriler getirelim, insanı insan yapan değerlerden bahsedelim istedik. Üsküdar FM de, ses getirecek, insanları yönlendirecek böyle bir program arıyormuş.
Sefer: İnsanlar kendileri hakkında bilmeleri gereken şeylerden habersiz. Bu da sorunları beraberinde getiriyor. Savunduğu ideolojiyi bile hangi yapının üzerine oturtacağını bilmeyenler var. Bizim isteğimiz, insanlık vasfının özelliklerini ön plana çıkaracak, kişilerin kendilerini tanımalarını sağlayacak bir şeyler ortaya koymaktı. İhtiyaçları aspirinse aspirin veriyoruz.
Her insanın kendince bir öyküsü var. O sırada derdini anlatmakta zorlanıyor da olabilir. Kısa bir zamanda kimin neye ihtiyacı olduğunu anlayıp ona göre cevap vermek zor değil mi?
Mehtap: İşte o, insanı diğerlerinden ayıran, profesyonel yanını ortaya çıkaran tarafı. O sırada devreye, herhangi bir durumda olaya en doğru çözümü getirebilen kıvrak zeka giriyor. Bu altyapı, birikim meselesi. Zaten radyoya çıkarken de bunu göze aldık.
Sefer: Bize iletilen sorunlar da zaten bizim dışımızda değil. Sorunlar insanların sorunları. Biz birebir yaşamasak da etrafımızda mutlaka bir yaşayan vardır.
Programınızın isminin de bir öyküsü olmalı
Sefer: Başlangıçta İnsan İnsana idi. Çünkü muhatabımız insandı, bu ismi uygun gördük. Daha sonra, başka radyolarda aynı isimde programlar olduğunu öğrendik. Programın formatını bozmadan ismini değiştirdik. Değiştirirken de, kendileriyle birşeyler paylaştığımız dinleyicilerimize danıştık. Sloganımız, “Yüzleşmeye hazır mısınız?” Bu, programımıza daha uygun düştü, örtüştü. Amacımız insana insanı tanıtmak. Ayna tutup kendisiyle tanışmasını sağlamak.
Peki dinleyiciler yüzleşmeye hazır mı?
Sefer: Hazır olduklarını gösteriyorlar. Fakat yüzleşmek çok zordur. Herhangi bir konu hakkında bana eleştiri geldiğinde ağırıma gidiyor, ben de zorlanıyorum. Fakat, insan olma vasfımdan dolayı, kabullenip düzeltmem gerektiğini biliyorum. Yapmıyorsam da bu, programda söylediklerimle örtüşmüyordur. İnsanların hayatı boyunca yaptıkları en az şey bu.
Mehtap: Kişi, yaşadığı problem ve sıkıntıların kaynağını hep dışarıda arama eğiliminde. Birçok sıkıntının merkezinde, aslında kendinin durduğunu kabullenemez. Yüzleştiği zaman bunu bilmesi, kişiyi rahatlatmayacak. Dışarıdan bahaneler bulmak onun için daha kabullenici. Hatayı başkasında aramak, insanın yetişme tarzından ya da yönlendirilme şeklinden kaynaklanıyor olsa gerek. Terapiye gelen insanların esas problemleri de o noktada kilitleniyor. Vicdan ve bilinç çelişiyor. Vicdan kendine dönmesini, yüzeyde yönlendiren mekanizma olan bilinç ise dışarıya bakmasını istiyor.
Daha çok ne gibi sıkıntılar dile getiriliyor?
Mehtap: İşle, eşle, aşla ilgili problemler. Öğrencilerin üniversite kaygısı.. İnsanlar içinde bulundukları sıkıntıları, başkalarının da çektiğini öğrenene kadar, yalnızca kendilerine ait olduğunu sanıyorlar.. Dertlerini anlatacak bir arkadaş bile bulamayanlar var. Bir başkasının duyması halinde kötü olacağını düşünüyorlar. Benzer problemler dile getirilince onlara da bir umut ışığı doğmuş oluyor.
Sefer: Ünlü bir sosyolog der ki; “Dünyanın en zor mesleği insanları dinlemektir”. İnsanların kendilerine ait bir problemi dile getirmeleri de bir eksilme hissi uyandırıyor. Dostlukların giderek kaybolduğu günümüzde, insanlar düşüncelerinin ifşa edilmesinden endişe duyuyor. Bu da problemleri içine atmalarına neden oluyor, bireyden topluma yansıyor. Hepimiz kompleksler taşıyoruz. Zaman zaman, programda, biz de yaptığımız hataları söylüyor ve onları nasıl düzelttiğimizi anlatıyoruz.
Sıkıntılara çözüm bulmak anlamında programı yeterli buluyor musunuz?
Mehtap: İnsanların düşünmelerini sağlamak bile güzel. İnsanlar düşünme süreçlerini kullanamıyor. Çocukken çok duymuşuzdur; “Dokunma cıss!” Herhangi bir açıklama yapılmadan, birşeyin yararı anlatılmadan, ikna edilmeden emir cümleleriyle yetiştirilince, insanda sorgulama yeteneği gelişmiyor. Pekçok insan ideolojilerinin ne olduğunu tam bilmeden taşır.
Sefer: İnsanlar akıllarını serbest bırakırlarsa doğruyu bulacaklardır.
Evlere, iki iyi kardeş imajı yansıtıyor olmanız da olumlu…
Mehtap: Bize soruyorlar “Siz gerçekten böyle iyi misiniz?” diye. Sadece programda değil, normal hayatımızda da iyi anlaşırız. Hatta bazen ben onun abisi miyim, o benim kız kardeşim mi anlayamıyoruz. Toplumumuzda kardeşler anlaşamaz anlayışı var.
Sefer: Hatta ilk başlarda programın ismi, Kardeş Kardeşe olsun istemiştik ama konuları da muhataplarımızı da kısıtlardı bu isim. Bir abla ve erkek kardeş olarak da iki ayrı cinsi bir arada temsil ediyoruz. Tabii bu kardeşlerarası anlaşmanın kaynağında aile var. Ailenin tek erkek çocuğu olmama rağmen, diğerlerine karşı bir üstünlüğüm yok.