Üstelik kasımın son günleri.
Güzel güzel uzatıyordum saçlarımı bahardan beri.
Aklıma esti berbere gittim.
Diş hekimleriyle berberlerin tuhaf huyları var. Yaptıkları işi tanıyorlar.
Benim dişçi bu dolguyu ben yapmıştım, bu kanal benim değil diye söylerdi.
Yunus’ta tanıdı. Bu saçı en son ben kesmiştim, yaza girerken gelmiştin dedi.
Gelecek nisan ayı için sözleştik. Bir sonraki de kasımda. İki kere yeter tıraş olman dedi
Alışıldık soruyu sordu.
Nedense bizim insanımız isimden önce memleketi sorar. Aynı yöreden çıkmazsa sanki tanışmayacak.
Oysa geçen gelişimde de sormuştu. Unutmuş.
Sen bul dedim.
Trabzon, Sinop, Kastamonu sıralamaya başladı. Eskişehir, Kütahya taraflarında dolandı.
Karadeniz’den çıkma, kıyı boyunca ilerle dedim.
Tutturamıyor.
K harfiyle başlıyor dedim.
Tekirdağ, Edirne. Nerelerinde K? Ancak yine de bulacak sanırken kafası iyice karıştı. Kahramanmaraş’a uzandı.
Plaka numarasını da söyledim.
Dolanıp duruyor.
İyi oldu. Tıraş süresini tek bir soruyla geçiştirmiş oldum.
Ne iş yapıyorsun, kaç yaşındasın, memleket nereye gidiyor gibi sorulardan kurtuldum.
Belki misilleme yapar diye ben onun memleketini sormadım.
Yunus’un dediğine göre bu gece kar geliyormuş.
Bir hafta tepeleme yağıp eve kapatsa ne güzel olurmuş.
Evet, şöyle lapa lapa bir kar yağsa çok iyi olur.