Hüseyin adında bir deli var.
Ahbabım.
Dışarıdan bakınca kimse onun deli olduğuna ihtimal vermez.
Her gün traşlı.
Temiz, titiz.
Düzgün cümle kurar.
Üçüncü cümleden sonra hep aynı cümleyi tekrarlar: “Limona ekşi diyen eşek!”
Her gün dört saat Kızılay ve civarında dolaşır.
Gördüğü yaralı kedilere sokak çocuklarına yaralı köpeklere kimsesizlere gariplere “kadersizim kısmetsizim” diyerek, bakar geçer.
Buraya bir mim koyduk.
Bazı taş yürekliler yavru sincapları yakalıyorlar.
Ankara’daki canlı hayvan dükkânlarına satıyorlar.
Buradan bir sincap yavrusu nasılsa kaçmış.
Yüksel’deki ağacın tepesinde, korkuyla kalabalığa bakıyor.
Kalabalık Sincap’ın farkında değil.
Hüseyin farkında.
Yandaki diğer ağaca yaslanmış.
Gözleri sincabın gözlerinde, diliyle tespih çeker gibi, kadersizim kısmetsizim, kadersizim kısmetsizim, kadersizim kısmetsizim, limona ekşi diyen eşek, limona ekşi diyen eşek, kadersizim kısmetsizim…
Hüseyin!
Abi gel ağlayalım.