Serender Düşü
Düşünde, felsefeci dostuyla bahçede kahve içiyor, serenderin merdiveninin yapıldığı akasya ağacının ilk kesiminden sonraki haline bakıyorlar. Dostu, “onun bir ağaç olduğunu biliyorum” diyor. Tam o sıra köyün muhtarı Rıza bahçe kapısından giriyor. Dostu, cümleyi tekrar ediyor. Rıza selam veriyor. Selamını alıyor. Dostu cümleyi üçüncü kez söyleyince, adama tuhaf tuhaf bakıyor. “Muhtar” diyor, “bu adam deli değil, felsefe yapıyoruz sadece.” Uyanıyor. Gece, Cihangir’deki evinin balkonunda, bambu sallanır sandalyede uyuyakalmış, masadaki ılımış filtre kahvesinden bir yudum alıyor, yüzü buruşuyor, “senin kahve olduğunu biliyorum” diyor, pufta uyuklayan kedisiyle göz göze geliyor, kendi kendine gülüyor. “Sakın!” diyor kedi, “benim bir kedi olduğumu bildiğini söyleme!”
Besle Kargayı
Kırkdört senedir burada esnafım, inşaat malzemeleri, hırdavat üzerine çalışıyorum. (Masada yemini yiyen kargayı işaret ediyor.) Onaltı yıl önce, bu, karşıdan gelen arabanın altında kalmıştı. Kuyruk sokumu koptu. Veterinere götürdüm, “bu yaşamaz” dedi. “Siz ilacını verin, gerisi kolay” deyip geldim. Buna bir ay merhem sürdüm. Kuyruk sokumu yenilenmeye başladı. Bu arada kanatlarında sorun olmuştu. Bazısı düştü, bazısını ben yoldum. Canı yandı tabi. Tekrar merhem sürdüm. Bir ay sonra kanatları da çıkmaya başladı. (Adını sorunca, Vefa diyor.) Gündüz dükkânda yemini, suyunu veriyordum. Akşamları depoya götürüyordum. Bir sene sürdü bu. Bu, bizi artık bırakmaz oldu. Gidip gidip geliyordu. Bizi yüzümüzden, sesimizden tanıyor, yanımıza geliyordu. Yemini yiyip suyunu içince pırr diye uçup gidiyordu. Sabah dükkânı açtığımda geliyordu, sonra öğleyin, daha sonra akşam, geç vakitte geldiği oluyordu. Müşterinin iyisini fenasını hissediyordu. Sıkıntılı biri geldiğinde içeri geçiyordu. On altı senedir böyleyiz. Kargayı besliyoruz. Gözümüzü oysun diye bekliyoruz.
Buzlu Cam
Evde, kanepeye uzanmış maç seyrediyordu.
Telefon çaldı.
“Efendim Kâzım abi.”
“Kazın götü buza değdi mahzun dost.”
“Anlamadım abi.”
“Kınalı üveyikler, diyorum umuda uçtu uçacak.”
“Abi anlamadım.”
“Gaaveye gel gaaveye!”
“Tamam abi.”












