İbrahim Halil Çelik, öyküleriyle edebiyat dünyasında kendine sağlam bir yer edinmişti. Şimdi ise ilk romanı Uzak Bir Yerde ile bu yerini daha da güçlendiriyor. Mart 2024’te yayımlanan bu roman, hem bireyin iç dünyasına odaklanıyor hem de Türkiye’nin 1980 darbesi sonrası yaşadığı değişimleri güçlü bir dille anlatıyor.
Romanın merkezinde, mühendis Cahit’in hayatı var. Cahit’in çocukluğu, Birecik Barajı’nın suları altında kalmış bir köyde geçmiş. Babasının mezarı ve anıları da sulara gömülünce, doğup büyüdüğü yerden uzaklaşmaya karar veriyor. Ama hayat bazen seni unuttuğun yerlere geri döndürür, değil mi? Çalıştığı şirket barajın işletmesini devralınca, Cahit de memleketine dönmek zorunda kalıyor. Bu dönüş, onun için sadece fiziksel bir geri dönüş değil, aynı zamanda geçmişiyle yüzleştiği bir iç yolculuk anlamına geliyor.
Romanın başında geçen şu cümleler, kitabın değişim ve dönüşüm temasını harika bir şekilde özetliyor:
“Dünya bu kadar küçük de değildi henüz. Bir uğraşın derinliğindeydi yaşam ve hayat ancak o uğraşa dokunulduğunda bozulacak hassaslıktaydı. Hem her yere uzak hem de her şeyin dibindeydi ora. Değişime direnecek kadar katı, aniden dağılacak kadar uçuktu. Dünyadan büyüktü. Bir kentten küçük.”
Bu sözler bile, romanın sadece bir karakterin hikâyesi değil, bir dönemin ruhunu yakalamaya çalışan bir eser olduğunu gösteriyor.
Roman, Türkiye’nin 1980’lerden 1990’lara uzanan toplumsal değişimlerine ışık tutuyor. Hikâye, askerî darbenin yarattığı atmosferde başlıyor, ardından 90’ların siyasi çalkantıları ve toplumsal dönüşümleriyle genişliyor. O dönemde terör olayları artıyor, köylerden kentlere göç hızlanıyor, toplumda büyük bir değişim yaşanıyor. Çelik, tüm bu süreci bireysel hikâyelerle harmanlayarak, okura çok yönlü bir anlatı sunuyor.
Cahit’in çocukluk arkadaşı Nejdet ile memlekete dönüşü, onun sadece fiziksel olarak değil, zihinsel olarak da geçmişe yolculuk yapmasına neden oluyor. Çocukluk anıları, üniversite yılları ve özellikle ilk aşkı Elif’le olan hatıraları, hikâyenin duygusal yönünü güçlendiriyor. Cahit’in bireysel hesaplaşmaları, aslında bir dönemin toplumsal hafızasına da dokunuyor.
Kitaptaki en etkileyici bölümlerden biri, Cahit’in askerlik yaptığı dönemde tanıdığı Dengbêj Mehmet Türk ile yıllar sonra Diyarbakır’da bir Dengbêj Evi’nde karşılaşması. Dengbêjler, yani sözlü kültürün taşıyıcıları, geçmişin hikâyelerini ezgiyle anlatan, Doğu’nun kadim anlatıcılarıdır. Ancak 1990’lara gelindiğinde, televizyon kültürü ve popüler medya geleneksel anlatıları yavaş yavaş gölgede bırakmaya başlamıştır. Roman, bu değişimi de güçlü bir şekilde işliyor ve geçmişin değerlerinin hızla unutulmasına dair dokunaklı bir mesaj veriyor.
Cahit’in üniversite yıllarında ise ülkenin çalkantılı siyasetinin gençler üzerindeki etkisini görüyoruz. O dönemde yükselen siyasi hareketler, öğrenci evlerinde, kahvehanelerde tartışılan devrimci idealler, gençlerin yaşamına doğrudan etki ediyor. Cahit de İstanbul’da bir öğrenci olarak bu ortamın tam ortasında buluyor kendini.
Uzak Bir Yerde, sadece bir insanın hikâyesi değil, aynı zamanda Türkiye’nin yakın tarihine tutulmuş bir ayna gibi. Karakterlerin psikolojik dünyaları titizlikle işlenmiş, toplumsal gözlemler ise gerçekçi ve etkileyici. Roman, geçmişin izlerini takip ederken, geleceğe dair de bir umut arayışını içinde barındırıyor.
Sonuç olarak, İbrahim Halil Çelik, ilk romanında bireyin ve toplumun değişim serüvenini iç içe geçirerek güçlü bir hikâye ortaya koymuş. Eğer derinlikli karakterler, toplumsal dönüşümler ve geçmişle hesaplaşma temaları ilginizi çekiyorsa, Uzak Bir Yerde tam da size göre bir roman.
https://www.mahaledebiyatyayinlari.com.tr/urun/uzak-bir-yerde













