Soruşturma adı: Üryan Soruşturma
Soru: Söz’de Yunus, Siz’de Yunus… Söz’ün varlığa tercüman oluşunda Yunus ve bu tercümanlığın sizde bulduğu karşılıkta Yunus…”
Cevaplayan: Şair-yazar Tayyib Atmaca
Yusuf Has Hacib ile başlayıp Ahmet Yesevi ile devam ederek günümüze uzanan dilimizin hamurunu mayalayarak ana sütümüz gibi temiz Türkçe’nin hem dilimizde hem gönlümüzde geçmişle gelecek arasına köprü kuran bir dil ve üslup ustasıdır Yunus Emre.
Şiirlerinde bir yüzü toprağa dönük olmanın verdiği haz ve huzurla yaşayan, gönül heybesinin her iki gözüne kin ve nefret çağrışımı yaptıracak kelimeleri koymayan, çıplak gözle gördüğünü gönül gözüyle onaya tabi tutan, yaşarken dünyada bir sürgün gibi yaşayan ama bu sürgünlüğünün içini kahırla doldurmayan, yaratılanı Yaratandan dolayı seven bir şair.
Ağzı laf yapmayan, kelimeleri çiçek polenleri gibi toplayarak onlardan değerli sözler yapan, nefsini put gibi önüne dikmeyip öne çıkmaya çalıştığında üzerine basarak yürüyen, aşkın içini dolduran ve bu aşkı ayağa düşürmeden bir hayat sürmeyi ilke edinmiş bir şair.
Onun şiirlerini okuduğumda ruhum dinleniyor. Onun şiirlerinden alınan maya ile yazılan şiirlerde mayayı iyi ayarlayamazsanız onu taklit ettiğinizin farkında bile olmazsınız.
Hangi şiirini okusam şurayı da gereksiz söylemiş diyemiyorum. Söz ile lafı birbirinden ayrıştırmış. Akıl ve kalp terazisinde tarttığı kelimelerle şiir peteğini doldurmuş, kovanı kim götürecek bunun hesabını yapmamış. “Ben”ini ayaklar altına almış. Kendinden içeri girmiştir.Eyyüb Peygamber gibi “Baştan ayağa yara”landığında “Gel gör beni aşk neyledi” derken; bunu bir serzeniş, bir yardım umma anlamında söylememiştir. Yaklaşık kendisinden 250 yıl sonra dünyaya gelen Fuzuli’de Yunus Emre’nin mayasından nasiplenen şair olmuş ve günümüzde de dillere pelesenk olan aşağıdaki dizeleri ile hâlâ yaşamaya devam ediyor.
“Aşk derdiyle hoşem el çek ilâcımdan tabîb
Kılma dermân kim helâkim zehri dermandadır”
Yine Yunus Emre’den yaklaşık 380 yıl sonra doğan Niyâzî-i Mısrî üstadımız da Yunus Emre’nin şiirlerinden aldığı maya ile kendi şiir peteğini dolduran bir şair olmuştur.
Dermân arardım derdime derdim bana dermân imiş,
Bürhân sorardım aslıma aslım bana bürhân imiş.
Yunus Emre’nin şiirlerini okurken kendi yazdığınız bir şiiri okuyormuş gibi dikkatli ve içinizden gelerek okuduğunuzda gönlünüze dokunan o kadar kelimeler olur ki, siz okumayı bıraktığınızda gönül göğünüzde binlerce kelime kanat takıp uçmaya başlar.
Yunus Emre’nin şiirleri insanı sarsar, kendine getirir, dinlendirir. Onun şiirlerinde hem avam hem havas kendisinden bireyler bulmuştur. Günümüzde söylenen ilahilerden tutun da şiirlerinden bazı dize ya da dörtlükler bir konunun daha iyi anlatılabilmesi ve anlaşılabilmesi için mutlaka mananın dayandırıldığı kaynaklar olmuştur.
Yaşayan ya da günümüz yaşayan şairler Yunus Emre’nin sadece adını duyarak şiirle başlamışlarsa şiirlerinde bir hamlık, bir ego bir eksiklik vardır. Eğer şiirle tanış olmaya başlamadan önce yolları onunla bir yerde kesişmişse, şiirlerinde mana ve anlam derinliğinin yanı sıra egoistlik şiirlerine ve hayatına sirayet etmez. Bu vesile ile insan/şair kendini âlemin içinde bir nokta, noktanın içinde bir âlem olarak görür.