Okuma Hikâyeleri ve Yazma Hikâyeleri’ne yazmam istediğinde çok farklı bir duyguyu yaşamıştım. O bir söz, beni ta ilk yazı denemelerimin olduğu lise yıllarıma götürdü.
Genç bir yazar adayı iken en çok merak ettiğim şey yazarların “nasıl yazdığı” idi. Geçenlerde kitaplığımı karıştırırken o kitabı buldum. 93 yılında almış olduğum, Nasıl Yazıyorlar adlı bir kitap. O sıralar şiir yazmaya çalışıyorum fakat kimseye gösterme cesaretim yok. Yazdıklarımı başta kendim beğenmiyorum. Okul kütüphanesinden kitaplar alıyor, okuyor, ben de bir şekilde yazmaya çalışıyordum. En çok merak ettiğim şey ise usta yazarların “nasıl yazdığı” idi. Sanki onların nasıl yazdığını öğrenirsem ben de onlar gibi yazabilecektim. Öyle inanmıştım. Belki bir formül açıklıyorlardı satır aralarında. Şöyle şöyle yazıyorum… Şunları yapıyorum gibi…
Doksan yılları, kırtasiyedeki kitaplar haricinde kitap bulunmayan küçük bir ilçede yaşıyorum. Beni kitaba yönlendirecek kimse yok. El yordamıyla okuyorum. Ve o gün okuduklarım günün popüler kitapları. Okul kütüphanesinde de onlardan var. Rastgele okuyorum. Okumaya tutkulu olduğum söylenemez. Yatılı bir okul, yapacak bir şey yok, derslerim de çok iyi değil, okuyorum ve aklıma geldikçe şiir yazıyorum.
93 yılında Afyon’a gitmiştik. Şimdi hatırlıyorum. Bir kitapçıyı gezerken o kitabı gördüm: Nasıl Yazıyorlar? O an inanılmaz bir heyecan yaşamıştım. Artık formül elimdeydi. “Nasıl yazıyorlar?” sorunun cevabı benim yazı maceramı başlatacaktı. İki gün içinde kitabı bitirdim. Bildiğim yazarların haricinde bilmediğim bir sürü yazar vardı. Ve açıkçası aradığımı tam olarak bulamamıştım. Onlardan öğreneceğim hiçbir şey yok gibiydi. Oysa ben o hayatları kendime kopyalamak, onlar gibi yaşamak ve onlar gibi yazmak istiyordum. Umduğum şeyi bulamadım lakin yazmak umudu hiçbir zaman beni bırakmadı. Kendi kendime bile olsa yazmaya devam ettim.
Bugün yazdıklarım yayımlanıyor ve söyleşilere, imza etkinlerine katılıyorum. Orada karşılaştığım genç arkadaşlar nasıl yazdığımı soruyorlar. Bazıları bu soruyu tuhaf karşılıyor, Eco gibi, “Soldan sağa.” diyorlar. Bana göre yazar adayı genç için en anlamlı soru bu. Yazar onun gözünde büyük biri. Bazen onun gibi olmak, onun gibi yazmak, onunla özdeşleşmek için merak ettiği soruyu soruyor. İçindeki heyecanı ateşleyecek bir cümle, bir his yakalamak istiyor. Bu, dışarıdan bakınca anlamsız görünebilir ama hayat tecrübesi olmayan, neyi nerede arayacağını bilmeyen için hiç de anlamsız değil. Çünkü duyacağı bir söz hayatını değiştirmeye yeter. Bu yüzden Okuma Hikâyeleri ve Yazma Hikâyeleri’ni önemsiyorum.
Yazmak deneyim ve birikim ile mümkündür. Usta yazarların yazı tecrübelerini, yazma süreçlerini, Cortazar’ın ifadesiyle, çileli hali yazma heveslisi gence aktarmak gerekir. Yazar adayının bilinçli bir yazı evreni kurması için deneyimin paylaşılması önemlidir. Nuri Pakdil’in sözüyle: “Yazmak uzun bir yürüyüşe başlamaktır.” Yazar sorular sorar, sorgular, yüzleşir; sonra okura ulaşır. Okura varana kadar geçen bu süreç meşakkatlidir, yoğun bir uğraş ister. Yazının gelgeç bir heves değil, bir yaşam biçimi olduğunu öğrenir genç.
Okuma Hikâyeleri ve Yazma Hikâyeleri sonuçta bir birikimi yansıtır. İster yazar adayı olsun ister bir okur, okuyana edebi birikim sağlar. Usta yazarlarla genç yazarların bir arada olduğu bu eser yazının, yazma sürecinin ortak noktalarını belirler. Bunun yanında her bir yazarın sevdiği, etkilendiği kitaplar zengin okuma deneyimi sunar. Yazmanın olmazsa olmazı okumaktır. Nitelikli eserler sağlam bir yazı dünyası demektir. El yordamıyla okumamak, popüler kitaplara kapılmamak için tavsiye niteliğinde olan eserler okunmalı. “Bozuk dil bozuk düşünce demektir.” der Tarık Buğra. Dili iyi kullanmak da nitelikli eserlerle mümkündür ancak.
Duran Boz editörlüğünde hazırlanan bu iki kıymetli kitapların sonlarında güzel bir çalışma var. Okuma Hikâyeleri’nin arkasında yaş gurubuna göre okuma listeleri verilmiş. Hangi yaşta hangi kitaplar okunabilir? Çok yararlı bir hazırlık. Yazma Hikâyeleri’nin arkasında ise yazı tecrübesine katkı sağlayacak, tür ayrımı yapılmaksızın, sanat ve edebiyata dair kitaplar listelenmiş. Yazı bilincinin oluşması için faydalanılabilecek önemli çalışmalar bunlar.
“Her eylemin bir başlangıcı olduğu gibi yazma eyleminin de bir başlangıcı vardır. Yazma eyleminin evvelini bilinçli ve dikkatli okurluk eylemi oluşturur…” “Yazmak, her şeyden önce iradeli bir tercihle gerçekleşir. Körü körüne bir seçimle, bir kuralsızlıkla asal yatağına akmaz.” diyor Duran Boz, Yazma Hikâyeleri’ne başlarken. “İradeli bir tercih”e dikkat çekerek yazımı sonlandırayım. Okumak da yazmak da bilinçli bir tercihtir.