Onun gözlerinden çekinirdim.
Hâlâ da çekinirim.
Gözleri gözden başka bir şey, uçsuz bucaksız uçurum, dipsiz kuyu, yılanlar, çıyanlar, tarif edilmemiş korkunç canavarlar, ejderhalar…
Korkunç çizgi film kahramanları sürekli savaş halinde gözlerinde. Cadılar, büyücüler, devler, kötü adamlar, kötü yaratıklar…
Abartmıyorum.
Çocuktum o zamanlar.
Gözleri rüyama girerdi ve ben o gözlerde büyülü korku ülkelerine yolculuk yapardım.
Ben büyüdüm.
O yaşlandı.
Gözleri aynı kaldı.
Dedim ya, yine çekiniyorum gözlerinden.
Bu sefer başka acılar, başka korkunçluklar, başka tuhaflıklar görüyorum.
Bir gün çocukluk arkadaşı olan B Teyze ile konuşmak istedim.
Hatırladı.
Sustu.
Kardeşi olduğunu bilmiyordum.
Diğer kardeşleriyle birlikte anne ve babalarının nasıl öldürüldüğünü… Ablasının çığlıklarını.
Bir Balkan hikâyesi bu…
Sonra İstanbul’a gelişleri, sonra Bursa, Adana…
Gözlere geldi nihayet.
Korkma dedi.
Çok merhametlidir.
Kan görmeye bile dayanamaz.
Bugün duydum.
Ölmüş.
B Teyze’ye gittim.
Bir şeyler daha anlattı kardeşiyle ilgili.
O anlatırken adamın gözleri değişti, gözlerindeki uçurumlar kayboldu, kuyulardan sedir ağaçları çıktı, o tuhaf yaratıklar kayboldu.
Öyle mi oldu, öyle mi sandım.
Yoksa ben…