“Bir ayrılık” söylüyor.
Hacı Taşan gibi söylüyor, aynı aşiretten.
Güvey ne kadar saf, heyecanlı…
Gelin ne kadar beyaz, durgun.
Güveyin kolundaki eli ayrılık terliyor.
Nasip diyor içinden.
Nasip.
Nasip.
Binlerce kez nasip…
Kendini karşısına alıyor, duygularını belli etmemeye çalışarak:
Nasipsiz!
Aynı kızı sevmek yetmiyormuş gibi, diğerinin sağdıcı olmak da varmış kaderde.
Şu düğün bitse.
Odaya kapansa.
Uçsuz bucaksız ağlasa…
Sonra boşanan bir at gibi koşsa, koşsa, koşsa…
Düğün bitiyor.
Ağlayamıyor da.
Sabaha kadar dağıtıyor.
İçinde Karacaoğlan’ın en dokunaklı türküleri…
Bin yıl yaşlanmış gibi uyanıyor.
Doğru.
Bin yıl yaşlandı.
