Onunla çeyrek yüzyıldır Ankara’da her sahafta her eski kitapçıda her antika pazarında her hurda pazarında karşılaşıyorum.
Kitap topluyor.
86 yaşında.
Allah hayırlı uzun ömürler versin, sapasağlam.
Yarı yaşında olmama rağmen benden daha az ayakyoluna gidiyor, benden daha çok okuyor, benden daha erken kalkıp daha geç yatıyor.
Yazmıyor.
Okuyor. Mütemadiyen okuyor.
Kütüphanesini görmek istedim.
Lütfetti, kabul etti.
Aynı katta üç dairesi var.
Biri konut.
İkisini birleştirmiş, kütüphane yapmış.
İki salon, sekiz oda, mutfaklar ve çift banyoların teki olmak üzere 12 oda.
Lebalep kitap.
İlk baskılar.
El yazmaları.
Pek çok yabancı dilden nadir kitaplar.
İmzalı kitaplar.
Eski harfli kitapların büyük kısmı, müteferrika baskıları.
Sözlükler.
Aman Allah’ım.
Kütüphanesinin dörtte biri baba mirası.
Odanın birinde durdu.
Bak, dedi.
Gençken, babamın kütüphanesinden kitap aşırıp sahaflara satardım. Ne verirlerse.
Babamı kaybettikten sonra pişman oldum.
Hatırladığım kadarını yeniden toplamaya başladım.
Bu odadaki kitaplar, yeniden topladıklarım.
Raflara göz gezdirdim.
Mükerrerler vardı.
Onları raftan çıkardım.
Sulanma dedi, onlar ben aşırıp satarken de mükerrerdi.
Çıkarken bir takım Naima hediye etti.
Kırmızı, deri ciltli.
Şaka da yaptı.
Erkek çocuğusun, düşer…
Kendi çocukları kütüphaneyle ilgilenmiyorlarmış.
Kitapla da.
Bağışlamış.
Nereye mi?
Söyleyemem.

%d blogcu bunu beğendi: