Bugün Ali ağabeyle ( Karaçalı) telefonda uzunca hasbihal edebildik. Önceki görüşmemizde koronadan kalan öksürüklerden dolayı sohbeti koyulaştıramıyorduk. Bugün sesi eski berraklığına kavuşmuştu, keyfi de sağlığı da yerindeydi şükür. Konu, hâl hatır, hastalık mevzularından sonra yine dergilere geldi dayandı. Edebiyat Ortamı’nı sordu. Derginin Eylül-Ekim sayısını belki de hastalığının arifesinde bizzat takdim etmiştim. Derginin o sayısını ihmal edilen coğrafyamıza, Afrika’ya ayırmış; Afrikalı şairlerden çevirilere yer vermiş bir de Afrika konulu kapsamlı söyleşi yapmıştık. Afrika denince hemen ilk akla gelen Hece Yayınları olmalıydı zira hem kapsamlı Afrika Özel Sayısı hem de yayımladıkları Afrika konulu çeviri eserler anılmaya değer eserlerdi. Hece Yayınlarının bu gayretlerini andıktan sonra konu dergide yayımlanan şiirlere geldi dayandı. Ali ağabeyle şimdiye değin ağırlıklı olarak öykü üzerine konuşmuşuzdur ve bu konuşmalarımız da hep yüz yüze olmuştur. Bir metin hakkında sorduğu sorulara kesin, net ve kısa cümlelerle cevap vermişimdir. Mesela: “Bu adam hiç âşık olmamış” ya da “ Borges müsveddesi” der geçerdim. Bu sefer şaşırttı beni. Şiirden sordu: “Edebiyat Ortamı dergisinin 76. sayısında yayımlanan Adem Turan’a ait “Kara” adlı şiir sana ne anlatıyor?” dedi. Zırva tevil götürmez, dedim. Yine de düşüncelerini açıkla, dedi. Ben de yazılı olarak açıklamayı uygun gördüm.

Derginin ilk tashih nüshası önüme geldiğinde şiir başlığının resimli anonslar kısmında yer alacağını görünce şiire uygun bir görsel bulmak için şiiri okumam icap etti. Şiirin başında Şirâzî’den alıntılanan şu beytin altında şiirin ezildiğini düşündüm. “Yola aşina olanlar bana kan ağlatsalar da / Şikâyet için yabancıya gidersem nâmerdim” diyor Şirâzî. Anlam ne kadar açık, söz ne kadar berrak değil mi? Önce bu epigrafla şiir arasında bir bağ kurmaya çalıştım. Ne mümkün. “Kara Ankara’ya yaraşır, bize İstanbul” dizesiyle başlıyor şiir. Neden Ankara’ya kara yaraşsın ki? Ne kadar sorunlu bir cümle. Kalpte ne varsa dile o vurur. Hacı Bayram-ı Veli, İsmail Ankaravî, Taceddin Veli, Şeyh Ali Semerkandi gibi uluların şehrine kara sıfatı nasıl yakıştırılır. Kalpte ikilik olunca akıl şeytani bir içgüdüye teslim olur. Ayrıştırmaya başlar, parçalar. Artık hakikat ona kendini kapatmıştır, şiir de. Peşinden gelen dizeler ise hemen oracıkta şiire dönüştürülen pratik aklın ürünü, biraz da Yusuf Hayaloğlu taklidi dizeler. Seksenlerin sol jargonuyla konuşuyor: “Sizin köşebaşları tutulmuş, pimi çekilmiştir caddelerin, bize gelmez / Bu kırgınlıkla biz şimdi ne yapar nerelere gideriz, işte bunu bilemem / Bilemezsin elbet, sözün sihrine kapılır, egonu şişirmek için sabah akşam Borges’le yatıp kalkarsan olacağı budur. Şu dizler ise şairin hırsın, kibrin pençesinde kıvrandığının resmidir adeta: “ Çünkü bu kırılmak denen şey var ya / Bu geceler boyu kıvranmalar, saç baş yolmalar / Kalbimizin telleri sanki tam orta yerinden ansızın! / Yo, ben bunu size anlatamam ki!

Bu dil anlatamaz ki. Dikkat ederseniz baştaki “kara- Ankara” benzetmesinden koptuk. Şair orayı seksenlerin bir jargonuyla kapatıp geçiverdi. Sonra kendi iç bunalımlarını kusmaya, karnından konuşmaya başladı.

Bu kırgınlık ve saç baş yolma hali biraz da savruk imgelerle – temmuz, kara kuru başaklar gibi – son kıtaya kadar devam ediyor.

Son kıtada “kara” imgesine karşı kendine maviyi seçiyor şair. “Mavi elbet bizedir, nefes aldırır; İstanbulsa biçilmiş kaftan” Yine ikilik, yine ego. Ankara’nın karşısına İstanbul’u koydu bu sefer. İmdi “Ankara” ve “İstanbul” şair için neyi temsil ediyor bunu çok merak ediyorum, sonra kara ve mavi… Şu cümle ise dilin artık bittiğinin, anlamın buharlaştığının, dimağın durduğunun, şuurun kaybolduğunun resmidir. “ Amacımız asla seyahat değil, dedim ya kırgın olsak da yürümeye devam” Nereye? El cevap: Nereye olursa oraya… Ve son dize “Kara Ankara’ya yaraşır, biz İstanbul’a, düşüp kalsak da!” Ne kadar zorlama bir cümle.

Ne diyeyim, bu aklu fikrile çetin yollar aşılmaz…

Okur haklı olarak soracak, bu kadar muhalefet ettiğin bir şiiri neden yayımladın? Aldandık sevgili okur, aldandık…

%d blogcu bunu beğendi: