İnsan tek kelimeyle yalnız bir varlık.
Yalınlık ve yalıtılmışlıktan birkaç adım önde bir tek başınalıktır insanın talihine ilişen.
Kalbi gibi eli, eli gibi de dili yalnızdır insanın.
Elin yalnızlığı bir başka el ile giderilebilir ancak.
Ya dilin yalnızlığı?
Onu en iyi karşılayan, ona refakat eden bir kelime, bağlarından bağımsız bir bağlaç, yani ‘ile’dir.
Bir ilmektir bazen ile sonlandırır iki insan, iki şey arasındaki ilişkiyi.
İliklenir bazen kişi kişiye.
İle bağlacıyla bağlanır kalp kalbe, kafa kafaya, düşünce düşünceye.
Ayrılığa gerekçe olmasın diye kendisinden önceki kelimeye tutunur kimi zaman ile.
Senli benli olur. Sen ile yola çıkmışken senle yoldan çıkarız.
‘İle’ hep bir tutunacak dal aradı sözcük olalıdan beri.
Ona bağlaç muamelesi yaptı söz nedir bilmeyenler.
O hiç hoşnut değildi bundan.
Saklandı görünmemek için ıssız sokaklarda biriyle.
Siz belki kimi, kimse, kimesne olmak isteyebilirsiniz, ben hep ‘ile’ olmak istemişimdir.
En çok da kendimi taşımaya gücüm olmadığı zaman.
Kendimi bile kendim ile tartmaya çalışmam bu yüzdendir.
Aynadır ‘ ile’, duvarın arkasından çıkıp ete kemiğe bürünen gölgenin adıdır.
Kimle ve neyle iseniz biraz o’sunuzdur.
O kadar da alışmayın birbirinize ‘ile’ bağlacından düşebilir; sonra Edi ile Büdü olarak kalırsınız.
Ben ‘ile’ idim, çok geçmedi düştü bağlacından ‘ile’ ve yalnızlığımla baş başa kaldım.
‘İle’ bir başka ile gitti ve başkası ile yürüyecek yollar aradı kendine.
Her şey bir başka şey ile tanımlandı.
Her şey zıddı ile kaim oldu.
Her insan yaptıkları ile mesul tutuldu öbür divanda.
Bir vasıta, bir aracı, bir taşıyıcı unsurdu ‘ile’.
‘ile’ ile kaynaştık kainat, ‘ile’ile toparlandı hurufat ve ‘ile’ ile sulh ve selamete kavuştu toplum.
İlesizlik ipi kopmuş uçurtma olmaktır.
İle harfken, kelime; kelime iken cümle olmaktır.
Selam ve dua ile…