“Kalabalık bir caddenin üstünde alçalıp cevizleri teker teker aşağı bıraktı. Dolu değildi yağan. İnsanlar pardösülerine sarılmış kar tipisini bekliyordu. Karga trafik lambasının tepesine konuşlanıp kırmızı ışığın yanmasını bekledi. Birazdan tekerleklerin kayarak cevizleri çatır çatır ezmesini izleyecek, trafik tekrar durduğunda kanatlarını süzerek caddeye inip güzelce karnını doyuracaktı.”
Hayvan Geçidi Hümeyra Yabar’ın Uykusuz Meyveler’den sonra 2019’da Şule Yayınlarından çıkardığı son öykü kitabı. Kitapta hayvanların gözüyle insanın içsel yolculuğu anlatılıyor. İnsan neyi nasıl anlatırsa anlatsın kendinden bir adım öteye gidemiyor. Anlattıklarımızı karşı tarafta (ötekinde) bir karşılık bulması ümidiyle anlatırız. Tüm anlatılanlar gerçeği açığa çıkarma ya da örtme çabasının bir sonucudur. Gerçeğin hangi yönünü anlatmaya çalışıyorsak diğer yönünü örtüyoruz demektir. İnsan gerçeği ancak bildiği, tecrübe ettiği kadar anlatır. Körlerin fil tarifi misali insan ancak gerçeği müşahede ettiği cephesiyle izah edebilir. Doğallıkla anlatılan gerçek, anlatanın gerçeğidir aslında.
Tahkiye geleneğimizde birçok mesellere hayvanlar da konuk edilmiştir. Bu mesellerde insan, kendine yakıştıramadığı ya da kendinde görmek istediği sıfatları hayvanlar üzerinden dolaylı biçimde anlatma yolunu seçmiştir. Yazar bu anlatım biçimini bir tür maskeleme, örtme işi olarak görür. Hayvanların dünyasından aldığımız bu maskeleri kullanırken kendi öz varlığımızı pasif kıldığımızı fark ettirmek için insanın yüzyıllar boyunca taktığı maskeler kaldırıldığında ortaya çıkan asıl gerçeğin hikâyesini anlatıyor Hayvan Geçidi. Başka bir ifadeyle, insanın yüzündeki maskeleri kaldırarak gerçeğin üzerindeki tozu süpürmeye çalışıyor. İnsanın maskeli ve maskesiz halini karşılaştırarak ruhun dehlizlerine giriyor. Okuru, uzun ve yorucu bir yolculuğa çıkarıyor.
Yazar geleneksel fabllarda, hayvanların üzerine yapıştırılmış sıfatları sökerek onları daha yalın ve doğal yönleriyle konuşturmaya çalışıyor. Hayvan geçidi’nde tilki kurnaz, aslan kral, kurt vahşi, yılan sinsi, akrep kindar, baykuş uğursuz olarak karşımıza çıkmıyor.
Hümeyra Yabar, otuz kadar hayvan öyküsüne yer verdiği kitabında uzun ve yorucu bir araştırmanın içine giriyor. İnsan psikolojisiyle hayvan davranışlarını uzlaştırarak konuyu yetkin bir dille irdeliyor. Metinlerde, bilincindeki tüm karmaşıklığıyla insanı, içgüdüsündeki doğallığıyla hayvanı tanıtıyor. Başarılı bir kurguyla ortak evreni paylaştığımız bu canlılarla yakınlık kurarak insana ulaşmaya çalışıyor.
Yazar, bir psikolog aynı zamanda. Doğallıkla tahkiyenin büyülü gücüyle, psikoloji biliminin ona sağladığı müktesebatı harmanlarken öykünün sınırlarında kalmayı başarıyor. İnsana ait duyguların her biri bir hayvan aracılığıyla verilirken seçilen hayvanın özellikleri, yaşam biçimi, doğal davranışları, insanların ona atfettiği sıfatlar konu ve kurgu uyumu gözetilerek işleniyor. Ayrıca her öykünün sonuna her biri küçürek öykü formunda yirmi dokuz hayvan öyküsü yerleştirmiş. Bu küçürek öykülerle birlikte kitaptaki hayvan öyküsü toplamı elli dokuza ulaşıyor. Yeri gelmişken yazarın beni en çok etkileyen yarasa için yazdıklarından küçük bir parça paylaşmalıyım: “ Göğü kaplayan kanatlarıyla bir alçalıp bir yükselerek insanların etrafında döndü. Kanatlı çirkin bir fare değildi. Kanla beslenen, korkusuz bir gece hayvanıydı yarasa. Yalandan mı, şüpheden mi, utançtan mı? Kaçtığın şey her neyse onu bulur, yelpaze gibi açılan kanatlarıyla suratına yapışıp kanını emmeye başlardı. Bir kabus değildi uyandığında kurtulacağın. Durmadan kendini hatırlatacak iki diş iziydi yüzünün ortasında.”
Hayvan karakterler edebi eserlerde metaforik ve alegorik kullanımlarıyla sıklıkla karşımıza çıkmaktadır lakin Hayvan Geçidi’nin bu klasik fabllardan farkı insan psikolojisini tahlilci bir anlayışla hikaye etme başarısıdır. Doğallıkla eser modern bir fabl niteliği taşıyor. Hayranlıkla okudum.