Adam
Bir elinde hayatı
Bir elinde değnek
Gidiyordu yürüyerek
Derken
Karanlık bastı
Uzak yakın bütün tepeleri
Hafiften bir türkü tutturdu
Mırıl mırıl, titrek titrek
Aklınca kendine geçmişi unutturdu
Korkuyu unutturdu aklınca
Yürüdü ürkek ürkek
Önce
Dur diyerek
Hatâları dikildi karşısına
Sinsice sırıtıyordu her biri
Kapladılar ansızın bütün tepeleri
Ayrı tellerden çalıyorlardı aynı makamı
Adamın beyni feci zonkluyordu her notada
Her notada biraz daha eriyordu biraz daha
Adamın derdi sağ çıkmaktı sabaha
Daha
Türküsü bitmeden
Fırlattı elinden hayatını
Hiç düşünmeden fırlattı
Çıkardı hırkasını sırtından
Değneğini savurdu attı uzaklara
Hatâlar
Sırıtmaya devam ettiler
Bu sefer de ayrı ayrı makamlar
Aynı tellerden çalınmaya başlandı
Adamın cinnet getireceği zamandı
Türküsünü unuttu, dili paslandı
Adam belki bin kere pişmandı
Adamakıllı perişandı
Sonra
Gün ışımaya
Ortalık ağarmaya başlayınca
Bir kâbusmuş dedi bütün bunlar
Doğruldu sindiği yerden
Zaferle dönmüş gibiydi seferden
Gibiydi ya
Her “gibi” gibi asıl değildi
Ne hırka kalmıştı ne değnek
Türküsü bile yoktu söyleyecek