Ne zamandır yakarış ve övgüyle başlayan bir şiir kitabı okumadığımı düşündüm Zafer Acar’ın “Coğrafi Delilik” kitabını okurken. Bu iyi, bu hayra alamet de, kitabın isminin çağrışımlarını yeryüzünde bulunuşumuzun hallerine mi yormalı, yoksa şiir sahiden bir “coğrafi delilik”ten mi neşet ediyor göndermesinde bulunuyor şair bu isimle, kestirmek zor. Yedi İklim Yayınları’nın kırk birinci kitabı olarak okuyucuyla buluşan şiirler toplamında ilk göze çarpan, şairin odaksız ve duraksız oluşu. Odaksız ve duraksız sözcüklerini bilerek kullanıyorum, çünkü, Türk Şiirini bütün olarak ele aldığımızda Zafer Acar’ın şiirleri bazı yönleriyle, en azından naat ve münacatıyla bir yerlerde duruyor gibi görünüyor. Bunun yanında, ucuz akıl oyunlarının, esprilerin de “şiir” diye sunulduğu metinler var kitapta. Bir de sözcükleri, mısraları böle parçalaya söyleme çalışması, moda deyimle “deneysel şiir” eskizleri. İşte, tüm bu çabalar Zafer Acar’ı odaksız ve duraksız kılıyor. Sesi parçalanıyor şairin. Belki de, kitabın isminin “delili” olmasının/konmasının hikmeti de söylediklerimde gizli olsa gerek..
1977 doğumlu bir şair Zafer Acar. Artık “genç” olma yaşını çoktan geçmiş. Türk Dili ve Edebiyatı okumuş. Coğrafi Delilik bildiğim kadarıyla şairin ilk kitabı. Kitap Armağan Bilgin’in illüstrasyonlarıyla, Frenkçe bu sözcüğü sevemiyorum, desenleriyle zenginleştirilmiş. Temmuz 2005’te yayımlanan kitabı ben bir yıl sonra görme/okuma fırsatı buldum. Çekincelerim elbette var yalnız beğendiğimi de söylemeliyim.
Hayatı en derin anlamlarıyla kavrama çabası seziliyor Acar’ın şiirlerinde. Nerde nasıl ne için durduğumuz, yönümüzü nasıl tayin edeceğimiz alttan alta şair bakışıyla seslendiriliyor; bu sevindirici. Başka okuyucular için okuma sıramıza göre çıkardığımız notlara birlikte göz atalım:
“Baharlı Gazeli”ndeki “çingene fistanlı ağaçlar” tabiri bahara ve gazele yakışacak incelikte.
Kitaba ismini veren şiirdeki “üstünde değil/içinde içinde yaşıyoruz dünyanın/düşerdik yoksa/hem sevilen şeyin içinde yaşanır/hem içine alır elma seviyorsa kurdu/yalan söylediniz bana burnunuz kocaman oldu” dizeleri, yine aynı şiirdeki “içinde yaşıyoruz tanrının/yoksa gün doğar mıydı/yağmur yağar mıydı böyle/ya toprak çıkarabilir miydi şapkasından fili” dizeleri şairin deliliğinin pek de bilinen deliliğe benzemediğinin kanıtları…
“Açlık mıdır bizi var eden” dizesiyle parlayan “Mirasyedi” adlı şiirdeki şu güzelliğe bakınız lütfen: “elmanın içindeydi dünya/ve kandırıkçı yıldızlar/salıverdiler ormana”…
Yine, “Gelsin Korkut Ata ve Koysun Bu Şiirin Adını” başlıklı şiirdeki “bana ihtiyacı kalmamış kimsenin dedi dede korkut/ben gidiyorum dolaşın dünyada adsız atsız” söyleyişi bir Zafer Acar söyleşidir.
Diğerlerinin de sırası gelecek; kitaptaki özgün şiirlerden bir tanesi “Pelerin”. Şiir bu: “ceketimde serçe yuvaları/camları ıslanan bir bahar/kan çığlıkları/ve dul anaları emziren/ölü çocuklar/açın kulaklarınızı/gözlerinizi/parmaklarımın her biri birer anahtar”.
Ve “Yokuş Yukarı” adlı şiir: “sev diyorsun ilahi/-gül için/ne çok inceliyor/diken.//ama tanrım/sevmek zor hüner/göğsümde kanla dolu bir kalp varken”…
Yazımızın başındaki sözleri geri alırsak, şairin “coğrafi delilik” kavramına en uygun düşen şiir “Tiril Tiril İşte Ben” adlı şiirdir. Sözleri geri almayalım, hepsinden bu şiirde bol miktarda mevcut çünkü! “şiir mi/harrika harrika papatyaya şili/çorçori zonolin iztariş kabbin züheyr aprınçur tigin/bombalandı geçmişimiz ziyanı yok diyin/izarita hüzbüzter izmiral vals/şayapka tarakçan fofa haydi hizaya gel sevgili şapka/ıskaladı aşk tantlu naaş/necip fazıl baudelaire sezai karakoç baş köşemde/homoritis kavalitis şim hiç unutulur mu kalemizin kapısı haşim//korkmayın ısırmaz karanlığı/döküldü dişleri şiirin”…
“Kadın şiir Erkek” adlı şiirdeki “ben zekeriyayım her an bölünürüm ikiye/istanbul boğazı niye” dizeleri oldukça ilginç…
“Tapınak” şiirindeki “mihraba döndüm/elimden döküldü bardak dolusu dünya” dizeleri oldukça artistik…
İşte size bir “Tövbe” şiiri… “boynum/bir kuş boynu değildir artık/tutulmuş ki öyle/yüzüm sana dönük//konduğum dalı acıtan perçem yok/uzat parmaklarını tanrım konayım”. Bizden de “tövbe”!
“Pusula yapsan Saçlarını Ey” adlı şiirden iki güzel bölüm: “bir ney olacağım dedi çocuk/insanlar üfleyecek beni/içimde kıvrımlar/içimde gül yolları/ah içimde aşk var”(…) “bir ney olacağım dedi çocuk/insanlar üfleyecek beni/cebimde papatyalar/ve gündüzün ellerini yıkayacak/bir gece var”
Bu da, içinde “tren” geçtiği için “H” adlı şiirden: “aşk.siyah ceketli/aşk.rayları yumruklayan bir tren”
Şiir ismi olan “Gül Kısrağı”nı çok sevdiğimizi ve “camlara çarpan at kişnemeleri”ni de duyduğumuzu belirtelim ayrıca…
Çocuk, “hava soğuk/kuşlara da patik ör anne” diyor ya, “Kar Yağarken”, çocukça söyleyiş işte…
Bir değini yazısında bu kadar değini/alıntı elbette fazla; ben de biliyorum. Ne var ki, Zafer Acar’ın şiirleri “delilik” denilip geçilecek cinsten değil. Benim beğendiklerimi beğenmiyorsanız şayet, açın kitabı, beğeneceğiniz üç beş şiir mutlaka bulunacaktır. “Acar” bir söyleyiş vesselam…