Eşimle, buz kesen bir Pazar öğlesi evden çıktık, birkaç kilo çorbalık tavuk, iki tane beş litrelik su alıp İskitler’e gittik. Yine etraf çöp doluydu. Kâğıtlar, karton kutular, poşetler, pet şişeler, ilaç atıkları, küflenmiş mobilya parçaları, bez parçacıkları, naylon kutular, dünkü yağmurun çamura buladığı ikinci el eşyalar, önceki günlerde yakılmış eşyaların isi, kömürü, lağım kokusu, kedi ölüsü, genzi yakan yanık metal kokuları arasında ilerledik. Park edebilecek yer aradık, güçlükle bulduk. Arabadan inince topluluğun reisi boz erkek karşıladı. Ağzı açık, zıplıyor, patileriyle dokunmaya çalışıyor, sevmek isteyince kaçıyordu. Etrafımızda sürekli döndü, elimizdeki paketlere saldırdı. Ardından diğerleri geldi. Kimsenin kimseden haberi yoktu. Herkes ucuza bir ikinci el eşya nasıl kaparım derdindeydi. Kaldı ki köpeklerle ilgilenilsin. Onlar kendi başınaydı. Arada birine yaklaşıyor, pişman oluyorlardı. Ya tekme yiyor veya şiddetli bir taşın hedefi haline geliyorlardı. Benekli ortalıkta yoktu. Civardadır, az sonra o da gelir diye düşündük. Derme çatma yuvalara doğru yürüdük. Su kabında büyük bir fare ölüsü gördüm. Çıkardım. Kirli suyu döküp getirdiğim bidonları boşalttım. Ete saldırdılar. Poşeti güçlükle aldım. Tavuk parçalarını birer birer çıkarıp pay ettim. Benekli’ye iki parça ayırdım. “Bekleyelim” dedi eşim, “birazdan gelir.”
Sigaramızı bitirdik, gelmedi. Az sonra uçtaki yuvadan başını uzattığını fark ettik. Sevinçle koştuk. Ne görelim. Beş tane yavrusuyla yatıyor.
Fakat o da ne! Yavrular hareketsiz. Can belirtisi yoktu.
Meğer ölmüşler.
Belli ki doğumu başka bir yerde yapmış. Dün geceki şiddetli yağmurda onları buraya taşımağa çalışmış. Fakat yavrular dayanamamış.
Nasıl soğuktu.
Yavru ölülerini alıp az ileri gömmek istedik. İzin vermedi. Çenesiyle abanıyor bırakmıyordu. Tavuk parçasını uzattım. Kokladı, başını çevirdi. Hayret ettim. Başka zaman olsa uzaktan koşarak gelir saldırırdı. Sevdik, okşadık, eşimle dayanamadık ağladık. Usulca ölü yavruya uzanıyor, almaya çalışıyorduk, bırakmıyordu. Epeyi uğraştıktan sonra yavruları gömdük. Kulübenin önünde iki tavuk parçasını iştahsız yedi. Başını, boynunu, patilerini okşadık. Gözlerindeki ifadeyi unutamıyorum. Yanımızdan bir türlü ayrılmadı. Üzerimize yavrularının kokusu sinmişti.