Martın son günleri. 1918.
Kanal Harekâtından dönüyorlar.
Anadolu’nun dört bir yanından bizim çocuklar. Üç yüz delikanlı.
Yorgunlar.
Mermileri az. Kumanyaları az. İlaçları az. Elbiseleri yıpranmış.
İmanları çok ve taze. Çok taze.
Amman’ın yanı başında, Salt’ta İngilizlerle çarpışıyorlar.
İngilizlere isyancı Araplar da yardım ediyor.
Mermileri bitiyor bizimkilerin.
Dermanları bitiyor.
İmanları artıyor.
Şehit oluyorlar.
İsyancı Araplar Mehmetlerin henüz soğumayan bedenlerini hançerle, bıçaklarla delik deşik ediyorlar. Mermisi tükenen silahlarını, saatlerini, yüzüklerini alıyorlar.
Mehmetlerin bedenlerini hemen oradaki bir mağaraya atıyorlar.
Yarım asır orada bekliyor çocuklarımız.
Yarım asır.
Ta ki toprakla buluşana kadar kemikleri.
Kanlı Kuran-ı Kerimler çıkmış çocukların üzerinden.
Şimdi orası Türk Şehitliği.
Mağarada 24 saat Kuran okunuyor.
Salt’ın o bölgesine ay başka türlü doğarmış o günden beri.
Her gece üç yüz yıldız bir damla gözyaşı bırakırmış kan renginde.
Hâlâ öyle.

%d blogcu bunu beğendi: