Nasıl ateş?
Ateş oturmuş gözüne sevdâlarca
Diyor, tüm bakışını bir gecede harca
Hasrete yâr olmuş, aşka bahâne
Yakar yüreğini usul usul ateş.
Bir azap mevsimidir fikrinde zaman
Yaşar gidersin karanlıkları
Ve derin sevdâlardır aklını çalan
Ve ayrılıklar yalnızlığına eş
Sıcak arzûlar ilişir ellerine
Ömründe bitmeyen bir fasıl ateş
Her akşam bir tâze günah bohçalar
Ötelerin gerdeğine çeyiz tutarsın
Yıldızlar ağlaşır, gece yas giyer
Toprağa dervişler devrilir, yer yer
Ve ne mihrâptır o, göğsündeki
Vazgeçilmez
Yemin olsun sevgili, kimseler bilmez
Gel, rûhunla sen rûhuma yerleş
Bitmez meraklısı kıskançlıkların
Korkusu çok sofular Cehennem söyler
Ben bildiğim, sendedir asıl ateş
Çok zaman bir deli fırtınadır gelen
Bulutlar sırlarını döker toprağa
Ve sarar sapsarı hisler içimi
İncelir sevdâlarım.
Bırakmasan bu ıslak zamanlarda
Rûzgâra tutulmuş bir hayâl gibi
Geçip gitmesen
Aşkı tutuştursak kuytularda biz
Doğmasa güneş.
Acemî titremeler ellerimizde
Dışarıda alev alev yağmur
Dudakların çisil çisil ateş
Gün kavuşur, allanır, pullanırsın
Çiçekler çizilir gözbebeğine
Yeni bir hayâle koyar başını
Ömründe huzura yer var sanırsın
Denizardı ülkelerden çâre bekleme
Son gurupta yaktılar gemileri
Aldanırsın.
Çâresi yok, bitmeyecek bu keşmekeş
Bırak, aşkı tâzelesin, gönül yıkasın
Neden böyle fütursuz dolaşasın
Kirlenmiş rûhuna bir gusül ateş.
Ateş bir nefestir sana, alıp verirsin
Ateş, gurbet sefilidir, yol gösterirsin
Beni bulur, ışıl ışıl ateş.
Ölümlü bir meraktır içindeki
Hûrilerle ölçersin güzelliğini
Önce bir aydınlık vurur yüzüne
Önce ılık bir korku
Ve sonra kızıl bir ateş, kıpkızıl ateş!